9 Mart 2015 Pazartesi

Keşif Noktamız AİZANOİ ÖREN YERİ - ÇAVDARHİSAR KÜTAHYA





Dünya'nın bugüne kadar en iyi korunmuş Zeus Tapınağı, Dünya'nın ilk Borsası ve Dünya'da başka benzeri olmayan Stadyum & Tiyatro birarada yapısı ile eşsiz benzersiz AİZANOİ bu gezimizde bizleri bekliyor... 

Keşif noktamız AİZANOİ
15/11/2014

Çavdarhisar, Kütahya’nın 50 km güneybatısında, Uşak- İzmir karayolu üzerindedir.

Çavdarhisar’ın tarihi yapılan kazılar sonucunda elde edilen bulgulara göre M.Ö. 3000’li yıllara dayanmaktadır. Efes, Bergama, Side gibi kentlerle çağdaş olan Aizanoi, Penkalas Irmağı’nın iki yakasına kurulmuştur.

Penkalas (Koca Çay) Irmağı’nın yukarı kesiminde, tanrıça Meter Steunene’nin kutsal mağarası civarında yaşayan Frigyalar’ın öncülü olarak antik kaynaklarda adı geçen Azan adlı mitoloji kahramanının su perisi Erato ile efsanevi kral Arkas’ın birleşmesinden ortaya çıktığı sanılmaktadır. İşte bu mitoloji Kahramanından Aizanoi şehrinin adı kaynaklanmış olabileceği düşünülmektedir. Aizanoi, antik Frigya’ya bağlı olarak yaşayan Aizanitis’lerin ana yerleşmeleriydi.

Kentin yüksek platosu üzerinde bulunan Zeus Tapınağı’nın çevresinde yapılan yeni kazılarda M.Ö. 3. bin yıllarından yerleşme tabakaları ortaya çıkmıştır. Yakın zamanda ovanın birçok yerinde saptanan yerleşme tepeciklerinden biri de Anadolu’nun erken dönemlerinde bu ana kutsal alanın yerindeydi. Hellenistik dönemde bu bölge değişimli olarak Bergama’ya ve Bithinya’ya bağlı iken M.Ö. 133’te Roma egemenliğine girmiştir. M.Ö. 1.-2. yy’dan ilk sikkeler bilinmektedir. Roma İmparatorluğu döneminde tahıl ekimi, şarap ve yün üretimi sayesinde zenginleşmiş ve ünü bölge sınırlarını aşmış olan Aizanoi’de kesin kentleşme bulgularına ancak 1. yy’ın sonlarına doğru rastlanmaktadır. Erken Bizans döneminde piskoposluk merkezi iken 7. yy’dan itibaren önemini yitirmiştir. Tapınak düzlüğü Ortaçağ’da bir hisara dönüştürülmüştür. 13. yy’da Selçuk Beyliği döneminde Çavdar Tatarları boyu tarafından üs olarak kullanılmıştır. Bu nedenle buraya Çavdarhisar adı verilmiştir.

Aizanoi, 1824 yılında Avrupalı gezginlerce yeniden keşfedilmiş ve 1830-1840lı yıllarda incelenmiş ve tanımlanmıştır. 1926 yılında M. Schede ve D. Krencher başkanlığında Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün kazıları başlamıştır. Bu çalışmalara 1970 yılında R. Nauman tarafından yeniden başlanmış olup hale devam edilmektedir.


Şehir ve Köprüleri
Antik dönemde Penkalas denilen Koca Çay’ın her iki yakasında, Aizanoi’den günümüze kalan yapı kalıntılarının büyük bir kısmı Roma İmparatorluk dönemi eserleridir. İlkbaharda kabaran sulardan korunmak için her iki kıyıda kesme taşlardan yapılmış koruma duvarları bulunmaktaydı. Antik dönemde iki yakayı birbirine bağlayan dört köprüden ikisi (beş kemerli taş köprü & beş kemerli ana köprü) günümüzde de kullanılmaktadır. Üst tafataki alçak ahşap köprü yaya geçidi amaçlı kullanılmaktaydı. Onu takip eden beş kemerli taş köprü de günümüze dek korunagelmiştir. Yıkılmış olan üç kemerli köprüyü ise günümüzde de bütün trafik yükünü beş kemerli yapısıyla taşıyan şehrin ana köprüsü izler. Köprü korkuluğunun bir kaidesi üzerindeki yazıttan, açılış merasiminin M.S. 157 yılının Eylül ayında yapıldığı anlaşılmaktadır. Yazıt ve kabartmalı iki korkuluk taşı gümünüzde beş kemerli ana köprünün önünde sergilenmektedir. Kabartmada köprüyü bağışlayan M. Apuleius Eurykles’in deniz yolculuğu gösterilmektedir. Eurykles, İmparator Hadrian tarafından kurulan Panhellenion denilen Hellen Birliği’nde M.S. 153 ve 157 yılları arasında Aizanoi’u Atina’da temsil etmiştir ve M.S. 157 yılının sonbaharında Aizanoi’e geri dönmüştür. Köprüye 1990 yılında T.C. Karayolları tarafından yeni korkuluklar konulmuş ve köprü yeniden kaplanmıştır.

Zeus Tapınağı






Şehrin ana kutsal alanı olan Zeus Tapınağı’nın yapılabilmesi için Anadolu’nun erken evrelerine ait tabakaların ortadan kaldırılmış olduğu son kazılarda ortaya çıkmıştır. Tapınak avlusunun seviyesinde hemen altında Erken Bronz Çağı II’ye (M.Ö. 2800-2500) tarihlendirilen keramik parçaları ele geçmiştir. Belki de ortadan kaldırılan tabakaların molozları tapınak alanının tekrar dolgusu sırasında kullanılmış olmalıdır. Tapınağın yapımına M.S. 2. yy’ın 2. Çeyreğinde başlanmıştır. Yapımı için gerekli harcamalar olasılıkla geniş tapınak arazilerinin icara verilmesiyle sağlanmış olmalıdır. Toprağı kiralayanlar uzun yıllar para ödememekte direndiler. Ancak İmparator Hadrian’ın kararıyla paralar ödenince tapınağın inşaasına başlanabilmiştir. İmparator ile kent arasında bu konuyla ilgili yazışmalar Aizanoi için o kadar önemliydi ki, tapınağın ön galerisinin (Pronaos) kuzey tarafında özel olarak bu yazıta hazırlanmış olan yerinde bugün dahi bulunmaktadır. Aynı duvarın dış tarafında da uzun yazıtlar vardır. Burada, beş kemerli ana köprünün yazıtından bildiğimiz M. Apuleius Eurykles’ten söz edilmektedir. Yazıt, Eurykles’in erdemlerinden ve kent için yaptığı işlerden övgüyle bahsedilmektedir. Tapınağın yazıtlarının ve kesme taşlarının üzerinde savaş sahnelerini, atlıları ve atları gösteren çizimler vardır. Bu çizimler, 13. yy’da tapınağın etrafındaki surlarda korunak arayan Çavdarlar’ın yaşamlarında da sahneler göstermektedir.




Peristasiste kısa yanların her birinde 8, uzun yanlarda 15’er adet İon sütunu yer almaktadır.  Sütunlarla iç mekanlar (Pronaos, Cella ve Opisthodomos) arasındaki uzaklık, sütunlar arasındaki uzaklıkların iki defa daha genişidir; böylece burada Pseudodipteros planlı bir tapınak uygulanmış olmaktadır. 53*35 metre ölçülerindeki podyum üzerine yapılmış olan tapınak ile tonozlarla örtülü büyük bir alt yapının birleşimi Anadolu’daki Roma mimari sanatında pek alışılmamış bir durumdur ve tam bir benzerine rastlanmamıştır.  

Cella, Opisthodomos ve Pronaos’u bütünüyle kaplayan alanın altındaki alt yapının Aizanoi’de Meter Steunene adiyla tapınılan Anadolu’nun  Kybele tanrıçasının kült yeri olduğu düşünülmektedir.

Tapınağın kuzeybatı alınlığında orta Akroter’de bir kadın büstünün bulunması, tapınağın yalnız tanrıların babası Zeus’a ait değil, aynı zamanda tanrıça Kybele’ye de adanmış olduğunu gösterir. Son araştırmalar ise tağınağın çift tanrıya, hem Zes hem de Kybele’ye adanmış olamayacağını ortaya koymuştur. Etki uyandıran alt yapı ise belki de kehanet yeri veya tapınağın deposu işlevini görüyordu. Kadın büstü biçimli Akroter, tapınağın önünde, buluntu yerine yakın bir yere konmuştur.


Agora, Heroon ve Dor Sütunlu Avlu
Penkalas Irmağı’nın batı yakasında Aizanoi yeni kent merkezinde görkemli yapılara Zeus Tapınağı ile başlanmıştır. M.S. 2. yy’ın ortalarında küçük bir tapınak olarak kabul edilen Bir Heroon’u bulunan ve etrafı galeriyle çevrelenmiş olan Agora inşa edilmiştir. Güneyde Dor sütunlu galeriyle çevrili alan, tapınağı çevreleyen galeriden daha önce yapılmıştır. Görkemli bu yapıların çoğu bugün köy ev ve bahçelerinin altında kalmış olup çok az bir kısmı günümüze korunabilmiştir. Tapınak düzlüğünün güneydoğusundan geçen olun hemen yanında Agora’nın kalp biçimli bir köşe sütunu görülmektedir. Üzeri kısmen Ortaçağ surlarının yatay sütunları, bir kısmı da diğer antik yapılardan devşirme olarak kullanılan mimari parçalar tarafından örtülmüş olan Dor sütunlu avlunun kuzey köşesi 1997 yılında kazılmıştır. Köy evleri ve bahçeleri arasında bulunan galerili Dor sütunlu avlunun doğu köşesi ve avlunun gerisindeki mekanlar 1981 ve 1982 yıllarında kısmen kazılmıştır. 

Mermer kaplı bir podyum üzerinde bulunan Heroon’un güneybatı duvarında, kuzeybatıdan podyumlu tapınak yapısına doğru giden merdivenin izleri kısmen görülebilmektedir. Bu yapının şehrin ileri gelenlerinden birinin anıt mezarı olduğu düşünülmektedir. 

Hamam ve Yuvarlak Yapının Kalıntıları
Stadion ve tapınak alanı arasında, M.S. 2. yy’ın 2. Yarısına ait, önünde sütunlu avlusu ve zengin süslemeleri bulunan bir hamam  yer almaktadır. Simetrik bu yapının güneydoğu yarısı 1978-1981 yılları arasında kazılmıştır. Hamam mekanlarının zengin mermer kaplamalarıile su ve ısıtma kanal kalıntıları günümüze kadar korunmuştur. Frigidarium (soğukluk) ve Caldarium (sıcaklık) gibi esas yıkanma odaları yapının ortasındadır. Bunlara çok sayıda yan mekanlar açılmaktadır. Bu mekanların en büyüğünde bir apsis içinde tanrıça Hygieia’nın mermerden bir heykeli bulunmaktaydı. Hygieia, hasta insanlara ve hayvanlara bakar, hastalıklarına ilaç bulurdu. Hamam kompleksi hypocaust sistemine sahiptir. Kuzeydoğuda hamam yapısının önünde spor çalışmalarının yapıldığı kare biçimli büyük bir avlu (Palaestra) yer almaktaydı. Palaestra’nın kuzeyindeki tarlalarda bulunan büyük taş bloklar, burada içi yuvarlak, dışı çokgen biçimli görkemli bir mezar yapısının yer almış olabileceğini göstermektedir.


Stadion ve Tiyatro
Aizanoi’deki Stadion-Tiyatro kombinasyonun Dünya’da başkaca örneği bulunmamaktadır. Stadion’da 1982-1990 yılları arasında yapılan araştırmalar, bu yerin M.S. 160 yılından sonra başlanıp aralıklarla M.S. 3. Yy’ın ortalarına değin bir yapım süreci geçirdiğini ortaya koymuştur. Stadion girişinin doğu kısmının onarımı sırasında, yeni bulunan ve tekrar yerlerine konan yazıtlar, kendisini ana köprünün yazıtından tanıdığımız M. Apuleius Eurykles’in bu kompleksin yapımında da rol oynadığını göstermektedir. Stadionun oturma sıraları hafif çokgen biçimli olduğundan yapı ortada genişlemektedir. En geniş kesimde batı tarafta bir kapı binası bulunmakta iken restorasyon sırasında podyum üzerine konmuş iki oturma taşı bu kapı binasının daha sonra bir dönemde oturma basamaklarıyla örtülerek kullanılmaz hale getirilmiştir. Stadionun tiyatroya bakan cephesimermer kaplı bir duvarla sınırlıdır. Bu,aynı zamanda tiyatro sahnesinin de arka tarafının kaplamasıdır. Mermer parçaları günümüzde stadionun kuzeyinde görülebilmektedir. Bu cephe duvarının alçak kaidesi Dor düzenindedir. Pencereli ilk kat üzerinde büyük kemer açıklıklı yüksek Attika katı gelmektedir. 

Tiyatronun sahne kısmı zengin mermer bezemelerle kaplıyken bu bezemeler yüzyıllar boyu süregelen çeşitli depremler yüzünden oturma basamaklarının ortasına yıkıldıkları gibi kalmışlardır. Sahne binasını süsleyen özenle yapılmış mermer mimarideki bezemeler üzerine yapılan araştırmalar yapının önce tek katı olduğunu ortaya koymuştur. Daha sonra stadion genişletilirken buraya da ikinci bir kat eklenmiştir. Mermer mimarinin çok az bir kısmı asıl yeri olan kalker kesme taşlı yapının önünde kalmıştır. Düşmüş mermer parçaları arasında av sahnesi betimli kaliteli friz parçaları özellikle dikkat çekmektedir.




Mozaikli Hamam
M.S. 3. Yy’ın 2. Yarısında şehrin kuzeydoğusunda aslında var olan büyük kireçtaşı bloklardan oluşan bir bina içine ikinci büyük bir hamam inşa edilmiştir. Hamam mekanlarından birinde, ortada Satyr ve Menad betlimli kaliteli mozaik taban vardır. Bunun yanısıra başkaca yer kaplaması mozaikler de günümüze kadar korunmuştur. M.S. 4. veya 5. yy’dan sonra bu hamamın ana mekanı düzenlenmiş ve Aizanoi’un erken Hıristiyan cemaatinin yöneticiliğine atanan  piskoposluk merkezi işlevini görmüştür.




Yuvarlak Yapı (Macellum) ve Geç Antik Sütunlu Cadde
Daha güneyde M.S. 2. yy’ın 2. Yarısında, olasılıkla gıda pazarı olarak kullanılmış bir yapı (Macellum) bulunmaktadır. Burası 1971’de kazılmış ve kısmen onarılan duvarlarına M.S. 4. yy’ın başlarında İmparator Diocletianus (M.S. 284-305)’un 301 yılında enflasyonla mücadele için yaptığı ücret testpitlerinin  bir kopyası konmuştur. Bu yapıtta, İmparatorluk pazarlarında satılan tüm malların satış ücretleri yer almaktaydı. Buna göre örnek olarak, bir köle iki eşeğin ücretine, yani 30.000 dinara; bir at ise üç köle ücretine eşittir. 



Yuvarlak yapıyı kuzeydoğudan sınırlayan köy evinin arkası 1992-1995 yılları arasında kazıldı. Burada, sütunlu galerilerle çevrili olan ve buluntulara göre M.S. 400 yıllarına tarihlenen bir cadde ortaya çıkarıldı. Sütun ve kiriş parçaları neredeyse bütünüyle ele geçtiğinden mermer tamamlamalar az miktarda yapılarak yeniden ayağa kaldırılmıştır. Ayağa kaldırılmada kullanılmayan mimari parçalar galerilerin arka duvarlarına yerleştirilmiştir. Ayrıca, malların sunulduğu dükkanların girişi de buradadır. Günümüzde arkadlar gibi, insanı yağmur ve güneşten koruyan bir çatının yapılması için antik diğer yapılardan malzeme sağlanmıştır. Değişikliğe uğratılıp kullanılan yalnız mimari parçalar değil, aynı zamanda terk edilmiş yapılardaki heykeller de yerlerinden alınarak buraya konmuştur. Böylece, kuzeydoğu galerinin sütunları önünde bir yazıt kaidesinde soylu bayan Markia Tateis onur yazıtı, flüt çalan panter postlu çıplak bir Satyr’in mermerden heykeli biraraya getirilmiştir. Heykel günümüzde Kütahya Müzesi’nde sergilenmektedir. Onur yazıtı ile Satyr heykeli arasındaki ilişki, Geç Antik dönem dekor anlayışında içerik endişesi olmadığını ve burada sütunlu bir caddenin çeşitli unsurlarla süslenmesi gayesi güdülmüş olduğunu göstermektedir.

Sütunlu caddenin yapılması için ortadan kaldırılan en önemli yapı Artemiz Tağınağı idi. Volutların altlıklarında dik duran akant yaprakları ile bezeli zengin süslemeleridikkati çeken kuzeydoğu galerinin görkemli İon başlıklarıbu tağınağa aittir. Başlıkların üzerindeki aynı binaya ait arşitravlarda tanrıça Artemis’in ve tapınağı vakfeden Asklepiades’in adı geçen uzun bir yazıt vardır. Bu yazıtla tapınağın İmparator Claudius (M.S. 41-54) döneminde inşa edildiğini söylemek mümkün olmaktadır. Kuzeydoğu galerinin tabanında döşeli olarak ele geçen iki plaka, aslında tapınağın alınlık üçgenindedir. Bunlardan birinde Artemis’in atribüsü olan geyik alçak kabartma ile görünmektedir. Geç Antik dönem sütunlu caddesinde kullanılan Artemis Tapınağı parçaları sayesinde sekiz sütunlu tapınağın ön cephesinin rekontrüksiyonu mümkün olmaktadır.

Yapımı için tapınak yıkılan sütunlu cadde 6. yy’a kadar varlığını korumuş olup bir deprem neticesinde yıkıldığı düşünülmektedir.

Sütunlu Cadde ve Kapı Binası
Aizanoi şehri yol sisteminin ana ekseni 1991 yılında çeşitli sondajlarla saptanmış 450 mt uzunluğundaki sütunlu yol idi. Sütunlu bu yol, bugün ancak 1979 yılında kazılmış olup köy bahçeleri içindeki, yolun güneybatı ucunu oluşturan kapı binasının kalıntıları görülmektedir. Sütunlu cadde, tapınaktan, ana köprüden geçerek şehir dışındaki Meter Steunene Kutsal alanına giden törensel yolun bir parçasıdır.

Nekropoller
Şehrin ne kadar büyük olduğu onu çevreleyen nekropollerin büyüklüğünden anlaşılmaktadır. Nekropollerde çok çeşitli mezar tipleri görülmektedir. Kapı biçimli mezar taşları, mezar mimarisinde öbür dünyaya geçişi sembolize etmektedir. Çoğu M.S. 2. yy’a ait olan bu taşlar üzerinde bulunan yazıtlarda kimin mezarı olduğu ya da kimin vakfettiği yer almaktadır. Ayrıca mezar sahibini gösteren işaretler vardır. Kadın mezar taşları üzerinde yün, sepet ve ayna, erkeklerinkinde ise kartal, aslan ve boğa bulunmaktadır. 

1990 ve 1991 yıllarında Aizanoi’nin 2 km güneybatısında Meter Steunene Kutsal alanına giden kutsal yolda, görkemli iki mezar yapısı ortaya çıkarılmıştır. Haçvari plana sahip batıdaki mezar yapısının içinde, lahit koymak için yapılmış nişler vardır. Bugün Kütahya Müzesi’nin ana salonunda sergilenmekte olan Helenlerle Amazonlar’ın savaşını gösteren üstün kaliteli lahit burada bulunmuştur. Doğudaki dört kemerli yapı (Tetrapylon) Ortaçağ’da (11.-12. yy) küçük bir Bizans şapeline dönüştürülmüştür. Burada da Eros betimli mermer lahidin alt kısmı bulunmuştur. Bu parça da Kütahya Müzesi’nin bahçesinde sergilenmektedir. Lahitler ve mezar yapıları M.S. 155-165 yıllarına tarihlenebilinmektedir.

Meter Steunene Kutsal Alanı
Şehrin bilinen  en eski kutsal alanı Tanrıça Meter Steunene’ye  ait kült yeri olan, işlenmiş kayalarla mağara ve bugün çökmüş durumdaki derin kaya inidir. Burada, 1928 yılında yapılan kazılarda ele geçen pişmiş toprak kült figürinleri burayı M.Ö. 1. yy ile M.S. 2. yy arasına tarihlemektedir. Mağaranın üst tarafında basamaklı bir kaya tahtı görülür. Bu tip kutsal alanlara Frigya’nın kırsal kesimlerinde rastlanır. Bu da Meter Steunene Kutsal alanının M.Ö. 1. yy’dan çok önceleri bile kullanıldığını gösterir. Kaya kesintisinin üstünde taşlardan örülmüş yuvarlak iki kurban çukuru da kutsal alanın daha erken dönemine ait olabilir. Burada halkın inancına göre kaya oluşumlarında yaşadığına inanılan, dağların ve doğanın hakimi, Anadolu’nun Ana Tanrıçası’na adaklarda bulunuyorlardı.

Baraj ve Taş Ocakları
Sel felaketinden korunmak için Penkalas Nehri üzerinde, iki evrede inşa edildiği anlaşılan, günümüze iyi korunagelmiş bir baraj duvarı bulunmaktadır. Bu iki yapı evresi, çoğu oturma basamağı olan devşirme mermer parçalarla birbirinden ayrılmaktadır. Baraj duvarının üst kesimlerindeki kayalıklarda antik dönemde buranın taş ocağı olarak kullanıldığına dair izlere rastlanmıştır.

Yazılı Kaynakça: http://www.cavdarhisar.gov.tr/

Fotoğraflar: Esen Altunöz

5 Mart 2015 Perşembe

Keşif Noktamız BELGRAD - BELGRADE




SIRBİSTAN

Konumu: Balkanlar

Başkenti: Belgrad

Para Birimi: RSD – Sırp Dinarı  (1 RSD yaklaşık 0.024 Türk Lirasına denk gelmektedir) Güncel kur için http://www.xe.com/ ‘u ziyaret edebilirsiniz.

Dili: Sırpça


Keşif Noktamız BELGRAD - BEOGRAD
(08/07/2014-11/07/2014)

Bir önceki gün, Saraybosna’dan Belgrad’a geçmek üzere bineceğimiz otobüsün biletlerini (autobusna karta) almıştık. Sabah 06:00’da kalkacak otobüsün biletleri için kişi başı 43.00-KM + 2.00-KM (bir parça bagaj için ilave ücret) olmak üzere iki kişi için toplam 90.00-KM ödedik. Otobüsün kalkış saatinden yaklaşık 25 dakika önce istasyondaydık. Sabahın çok erken saatlerinde olması nedeniyle peronlar henüz açılmamıştı, ancak kalabalık olması nedeniyle çok da bekletmeden görevliler bizi peron kısmına aldı. Ancak otobüs görevlileri henüz ortalıkta olmadığından otobüsün etrafında bekledik bir süre. Bu yolculuğumuzda kullandığımız şirket SP Lasta, http://lasta.rs/ .


Verdiğimiz molalar ve sınır geçişindeki pasaport kontrolleri (seyahate çıkmadan önce okuduklarımdan sonra en tedirgin olduğum sınır geçişi olmasına rağmen hiçbir soru veya sorun ile karşılaşmadan) ile beraber yaklaşık 6.5-7 saatlik bir yolculuğun ardından Belgrad şehir merkezinde, tren istasyonunun yanındaki merkez otobüs istasyonunda iniyoruz. 

Balkanlar seyahatimizde gördüğümüz en büyük, en kalabalık, en karmaşık ve en modern şehir karşımızda. E tabi bu durumda başta ulaşım olmak üzere  herşey daha uzun zaman alacak, daha zorlayacak gibi görünüyor. Turist danışma ofisinin tren istasyonunun içerisinde olduğunu öğreniyoruz ve doğru ofiseee... Görevliden önce bir harita istiyoruz, ardından da otelimizin ismini söyleyerek yerini göstermesini ve nasıl gideceğimizi anlatmasını rica ediyoruz. Görevli bayan otelin ismini söylediğimiz anda kalemle işaretliyor haritadaki yerini :) Ulaşım için de otobüs yerine tramvayın daha kolay (çantalarımız var ve daha az  yürüyecekmişiz) olacağını, tramvayı tercih edebileceğimizi söylüyor, bir de üzerine bineceğimiz tramvayın numarasını ve geçeceği durağın yerini veriyor bize. Tramvay için biletleri ise tren istasyonu çıkışında ana caddenin kenarında bulunan büfelerden alabileceğimizi ifade ediyor. İstediğimiz tüm bilgileri aldık :) (Bu bilgilere tren istasyonundaki döviz ofisinden sadece kısa süreli ihtiyacımız kadar euro bozdurup, gezimizin geri kalanındaki ihtiyaçlarımız için şehirdeki diğer ofisleri kullanmamız tavsiyesi de dahil. Bu nedenle sadece 10-EUR bozdurduk.) Hedef en yakın büfe! ‘Busplus’ kart alacağız, bu kartın ücreti 40-RSD. Bu kartı tüm şehirde hem tramvaylarda hem de oobüslerde kullanabileceğiz https://busplus.rs/ . Kartı aldıktan sonra içerisine istediğimiz kadar yükleme yaptırabiliyoruz. Büfe çalışanı her bir binişin 73-RSD olduğunu söylüyor, her karta 365-RSD (5 binişlik) yükleme yaptırıyoruz.

Tramvaya bineceğimiz durak için yolun karşısına geçiyoruz ve çok beklemeden tramvaydayız :) Tramvay duraklarına cadde isimleri veya en yakın bilinen/tanınan bina, heykel, vb yapıların isimleri verilmiş ve duraklardaki tabelalarda yazıyor. Bu faydalı hizmet ile otelimize en yakın ve doğru :) durakta inerek elimizde harita ve çantalar ile ara  sokaklardan salına salına otelimizin caddesine, ardından da otelimizin önüne varıyoruz. http://www.booking.com/hotel/rs/royal-d-o-o.tr.html?aid=397610;label=gog235jc-index-tr-XX-XX-unspec-tr-com-L%3Atr-V%3A0CC4QFjAA-O%3Aunk-B%3Aunk-N%3AXX-S%3Abo;sid=c9565670f1fa2aa916cdaee6e0ddbc37;dcid=1;no_rooms=1;req_adults=2;req_children=0& ‘Royal Hotel’, en iyi konum-fiyat dengesini yakalayabildiğimiz otel oldu. Bu oteli seyahatimize çıkmadan önce rezerve ettirmiştim. Seyahatimiz esnasından da boş bulduğumuz aralarda yaptığımız araştırmalarda konum, fiyat, hijyen, vb daha iyi bir tesis bulamadığımız için rezervasyonumuzu iptal etmedik. Bu oteli niye uzun süre önceden rezerve ettirdiğimize gelirsek: okuduğum gezi notlarından, gezgin yazılarından çıkardığım sonuç, Balkanlar’daki en katı sınır polisinin Sırbistan’da olduğu, zaman zaman sınır polisinin kalınacak otele kadar detay bilgi talep ettiğiydi. Herhangi bir sıkıntı yaşamamak ve yaptığımız gezi planından geri kalmamak için elimden geleni yaptım ben de :)
Belgrad’da yaklaşık 3 gün geçireceğimiz için çok da acele davranmıyoruz ve göçebe hayatın bu son durağında odamızda çantalarımızı açıp geniş zamanımızı biraz dinlenerek değerlendiriyoruz. Akşamüstü saatlerinde otelden çıkarak tramvaydan indiğimiz durağa doğru ilerliyoruz. Şehirde en geniş alanı kaplayan yapı olan Belgrad Kalesi ile etrafındaki parkların giriş kapılarından biri tam bu tramvay durağının bulunduğu yerde. 

Belgrad Kalesi – Belgrade Fortress (Kalemegdan)


Kaleden genel bir şehir manzarası


Kale’deki Viktor Anıtı


Kale’deki Askeri Müze



Kent Meclisi’ne ev sahipliği yapan Eski Saray


Ulusal Meclis Binası – The National Assembly


Gezmeye devam edeceğiz ancak midelerimiz de ‘biz de buradayız’ demeye başladılar yavaş yavaş. Atıştırmaklık olsun diye karşımıza çıkan Mc Donald’s a giriyoruz. 1 adet Big Mac için 345-RSD, bir adet kutu kola (Mc Donald’s da içeceklerin hepsi 33lük kutuda ve yanında buzlu plastik bardak ile veriliyor) için de 65-RSD ödüyoruz. 

Aziz Mark Kilisesi – St Mark’s Church


Aziz Sava Katedrali – St Sava Cathedral


Bu kadar gezmenin ardından artık tekrar mideleri mutlu etme zamanı geliyor. Adresimiz ‘Grill Rankovic’ https://tr.foursquare.com/v/grill-rankovi%C4%87/4c057ed9d3842d7fce43be41 . Mekana tavsiye üzerine gitmedik. Şehir turumuz esnasında önü oldukça kalabalık olan bu köfteci, anladığımız kadarıyla, yerel halk tarafından tercih edilen bir adres, görsel olarak turistik hiçbir cazibesi yok. Ama köftesinin tadına bakınca ‘işte bu!’ diyor insan. Köftenin yanısıra tavuk şiş, pataes kızartması, vb ürünler de var menüsünde. Değişik kampanyalarla ekonomik menüler sunan mekanı biz ziyaret ettiğimizde ekmek arası köfte 190-RSD, ekmek arası köfte+33lük kola menüsü ise 220-RSD idi. Köfte ekmeğinin arasına istediğiniz sostan koydurabiliyorsunuz, tadına da doyum olmuyor :) Aldıklarınızı paket yaptırabileceğiniz gibi mekanın önünde, sokağa atılmış 7-8 masasında da oturabilirsiniz. Hem gençlerin talep gösterdiği hem de ailelerin geldiği mekan aynı zamanda temiz de...

Akşamın ilerleyen saatlerinde sadece yaya trafiğine açık olan Knez Mihailova’ya atıyoruz kendimizi. Bu cadde belki de Belgrad’ın en canlı, en parlak ışıklı ve en kalabalık alanı... Dünya Kupası maçlarını da takip etmek lazım tabii! Adresimiz ‘Saporita’ https://tr.foursquare.com/v/saporita/5259636411d249bbb24b1467 .


Belgrad’daki ikinci günümüzde, nehrin karşısına, eski bir yerleşim alanı olan ‘Zemun’a geçiyoruz. Önceki gün turist ofisinden aldığımız tramvay ve otobüs hatlarının bilgileri ile binmemiz gereken otobüsün numarasını ve geçtiği durakların yerlerini kolaylıkla buluyoruz. Elimizde içinde bakiye olan ulaşım kartlarımız ile Zemun’a doğru otobüsteyiz artık :) Zemun’un merkezini ve gezilecek yerlerin bulunduğu alanın durağını tam olarak bilmediğimiz için otobüste İngilizce bilen yolculardan yardım istiyoruz ve ‘Millenium Tower’ (Milenyum Kulesi -Gardos)a gitmek istediğimizi belirtiyoruz. Orta yaşlı bir bey onunla aynı durakta ineceğimizi söyleyince yüzlerimiz iyice gülüyor. İndikten sonra onu takip etmeye devam edeceğimizi söylüyor ve sonunda Milenyum Kulesi olan sokağın başına kadar bize eşlik ediyor.  Elimizdeki haritadan doğru yerde olduğumuzu teyit ederek yokuş yukarı ilerliyoruz ve karşımıza çıkıyor aradığımız kule http://www.kulanagardosu.com/sr/obilazak_kule .


Girişi ücretli olan 36 metre yüksekliğindeki bu kulenin manzarası tüm Zemun ve Belgrad’ı kapsıyor. Tuna Nehri’nin kıyısına oldukça yakın olan bu yapı 1896 yılında inşa edilmiş. 


Kulenin yanındaki terkedilmiş kilise ve mezar alanını da gezdikten sonra Zemun’un merkezine doğru adımlamaya başlıyoruz. Oldukçe geniş bir pazar alanını geçip kafe, restoran, kilise, sinagog ve mağazaların olduğu caddelerde ağır adımlarla ilerliyoruz. Önceden de dediğim gibi, zamanımız geniş olunca sokaklarda amaçsızca gezmek de keyifli oluyor :) 

Akşamüstü saatlerinde tekrar Belgrad merkeze geçmek üzere geldiğimiz otobüse biniyoruz. Park, bahçe, sokak yürüyüşlerinin ardından biraz hediyelik eşya almak, biraz da birşeyler atıştırmak için tekrar Knez Mihailova’dayız. Bu seferki beslenme durağımız ‘Restoran Kolarac’ http://www.tripadvisor.com.tr/Restaurant_Review-g294472-d2701351-Reviews-Restoran_Kolarac-Belgrade.html . 2 adet fıçı bira, 1 adet kutu kola, 1 porsiyon patates kızartması ve 1  porsiyon ketçap (evet bu ülkede ketçaba da para alıyorlar) için toplam 1.010,00-RSD (ürünler sırasıyla 370-RSD, 190-RSD, 280-RSD ve 170-RSD tutarında) ödüyoruz. Keyifle izlediğimiz Dünya Kupası maçı da yanımıza kar kalıyor :) zira bütün mekanlar oldukça kalabalık ve güzel bir yerde boş bir masa bulduğumuz için şanslıydık!

Üçüncü günümüzün sabahında Novi Sad’daki dünyaca ünlü müzik festivali olan EXIT Fest’e gidip gitmeme arasında kararsızız, çünkü tüm gün & gece festival olup sabaha karşı tren ile Novi Sad’dan Belgrad’a döneceğiz ve ertesi gün öğleden önce uçağımız var memlekete :) dönüş için. 


Programdaki herhangi bir aksama sıkıntı yaratabilir diye düşünürken hava durumuna bakıp rahatlıyoruz; akşam saatlerinde Novi Sad ve çevresinde fırtına gözüküyor, bu gerçekle beraber biz de Belgrad’daki hayatımıza geri dönüyoruz. İlk iş olarak eksik hediyeliklerimizi tamamlamak için Kalemegdan’ın yemyeşil parkının içindeki seyyar satıcılara ve Kale’nin kendi hediyelik eşya satış mağazasına gidiyoruz. Bu mağazada ve parkın içindeki seyyar satıcılarda istediğiniz her tür ve fiyatta magnet, bardak, bayrak, biblo, vb bulabiliyorsunuz.

Tren istasyonunun önündeki ufak meydanımsı alanda bulunan seyyar bar, sıcak yaz gününde serinlemenize faydalı olabilir... Seyyar barmen 50lik birayı 110-RSD’den sunuyor misafirlerine.


Öğleden sonra bizi bekleyen durak dünyaca ünlü mucit fizikçi Nikola Tesla’nın müzesi (Pazartesi günleri kapalı olan müze, Salı-Pazar arası haftanın 6 günü sabah 10:00 ile akşam 18:00 arasında ziyaretçilere açık). Vaktimiz bol, enerjimiz bol, keyfimiz bol; buraya da yürüyerek ulaşıyoruz hafif çiseleyen yağmur eşliğinde. Girişteki bilet gişesine yaklaştığımızda görevli bize bugünün ‘özel bir gün’ olduğunu ve bgün müzeye yapılan ziyaretlerin ücretsiz olduğunu söylüyor. Daha sonra öğreniyoruz ki bugün 10 Temmuz, yani Nikola Tesla’nın doğumgünü! Tesadüfün böylesi bizi mutlu ediyor tabii :) Siz de ücretsiz bir ziyaret hedefliyorsanız 10 Temmuz’da orada olun! Müzede her yarım saatte bir rehber eşliğinde anlatımlı ve görsel sunumlu turlar düzenleniyor, ancak turlardan biri İngilizce ise bir sonraki Sırpça olarak gerçekleştiriliyor. Eğer saat nedeniyle İngilizce turu kaçırırsanız Sırpça turda en azından görsel sunumları takip edebilirsiniz. Görsel sunumlarda Tesla’nın insanlığa ve Dünya literatürüne kazandırdığı buluşları ile teorileri interaktif katılım ile ziyaretçilerin gözleri önüne seriliyor. 


Son akşamımızdaki gece atıştırmalığım da yoğurtlu dondurma ICE BOX http://www.tripadvisor.com.tr/Restaurant_Review-g294472-d6294133-Reviews-Icebox_Frozen_Yogurt_Ice_Cream-Belgrade.html . Ama sunum tarzı çok hoşuma gitti; size boş plastik kap veriliyor, siz çeşmeden istediğiniz kadar yoğurtlu dondurmayı kaba dolduruyorsunuz, ardından bu dondurmanın üzerine jelibon, bonibon, çikolata sos, vb istediğiniz envai çeşit, renk ve boydaki süslemeleri koyuyorsunuz, kabınız kasadaki tartıda tartılıyor ve ağırlığınca ödeme yapıyorsunuz. Ardından da kabın dışına karton kutu veriyorlar; eliniz üşümesin, elinizin ısısıyla dondurmanız erimesin gençler!

Aldığınız dondurmayı dükkanın önündeki masalarda tüketebileceğiniz gibi, benim yaptığım şekilde sokakları keşfederken de keyifle yiyebilirsiniz :)


Ertesi sabah erken kalkacak olmamıza rağmen geç saatlere kadar sokaklardayız... 

Belgrad’daki dördüncü günümüze uyanıyoruz ancak bugünkü tek aktivitemiz, uçağımızın öğleden önce olması nedeniyle, yolculuk yolculuk yolculuk...  Havaalanına giderken yine otobüs kullanıyoruz. Bir önceki gün, otobüs durağının yerini ve hareket saatlerini öğrendik (Otobüslerin ilk hareket duraklarında hareket saatleri detaylı olarak yazıyor). Otobüs yaklaşık 45-50 dakikada ulaşıyormuş Havaalanına; bu çerçevede sabah saat 9:00’daki otobüse biniyoruz, bol bol da zamanımız kalıyor uçağı beklemek için.

Balkanlar’da gördüğümüz en büyük şehrin havaalanı küçük mü küçük, çok fazla oyalanacak nokta yok bekleme süresince. 

Balkan Turumuz’a başlayalı 13 gün oldu. Ruhumuz, bedenimiz, midelerimiz huzur buldu, mutlu oldu :) Attığımız her adımda tarihimizi soluduk, kültürümüzü yaşadık. Kimi zaman çok yakındık, kimi zamansa uçurumlar girdi aramıza bu topraklarla... Şaşırdık, şaşırttık; önyargıların ne kadar yanlış olduğunu keşfettik sonunda da...

Söylenecek çok söz var bu topraklar için.

Bir sonraki keşif noktamız kim bilir neresi...