4 Mart 2015 Çarşamba

Keşif Noktamız SARAYBOSNA - SARAJEVO




BOSNA HERSEK
Konumu: Balkanlar
Başkenti: Saraybosna
Para Birimi: BAM (KM) – Bosna Konvertıbıl Mark  (1 BAM yaklaşık 1.445 Türk Lirasına denk gelmektedir) Güncel kur için http://www.xe.com/ ‘u ziyaret edebilirsiniz.
Dili: Boşnakça


Keşif Noktamız SARAYBOSNA - SARAJEVO
(06/07/2014-08/07/2014)

Sabahın erken saatlerinde başladığımız otobüs setahetimiz oldukça keyifli geçiyor. Yine bir yandan bir sonraki keşif noktamız ile ilgili ders çalışırken (!) bir yandan da manzaranın keyfini çıkartıyoruz. Sınır kapısında yine pasaportlar toplanıyor çıkış öncesinde. Çıkışın ardından Bosna Hersek’e girişte Boşnak polis elinde pasaportlar ile otobüse biniyor ve tek tek pasaport sahiplerinin tiplerini inceliyor. Sıra bize geldiğinde ise Karadağ’dan çıkış yaptığımızı ancak pasaportlarımızda Karadağ’a giriş damgalarının olmadığını söylüyor ve bunun nedenini soruyor. Biz ise bugüne kadar buna benzer bir sorun ile karşılaşmadığmız için önce şaşırıp ardından da Karadağ’a yine bu şekilde- otobüs ile-  giriş yaptığımızı ve pasaport işlemlerinin sınır görevlilerince yapıldığını, damganın kara yolu ile giriş yaptığımız için olmayabileceğini söylüyoruz ve arada başka ülkelerde de bulunduğumuzu ancak onların da bazılarında eksik damgalar olduğunu gösteriyoruz. Boşnakça birşeyler söylemeye devam ediyor ve kafasını sallayarak otobüste ilerlemeye devam ediyor. Sıkıntı çıkacak endişesiyle benim nabız bir miktar yükselişte tabii... Derken  yaklaşık 15 dakikalık bir beklemenin ardından Bosna Hersek’e giriş damgalı pasaportlarımıza kavuşarak yolumuza devam ediyoruz :)

Otobüs, yarım saatlik bir mola için Mostar-Saraybosna karayolunda Jablanica yakınlarında Neretva Nehri’nin kenarında bir tesiste (Restoran Zdrava Voda, ‘Zdrava Voda’ sağlıklı su anlamına geliyormuş) duruyor. Tesisin, bize sorarsanız, en belirgin özelliği lezzetli mi lezzetli eti : Bu yolu kullanacak olursanız yemek saatinizi bu tesise denk getirin derim, ki gerçi aç olmasanız da koku ve görüntü sizi çağıracaktır kendine bizde olduğu gibi :) Kahve içme amacıyla oturup yarım kilo et yiyen bir tek biz değilizdir, di mi?


Masalardaki karayolları haritası da müessesenin hediyesi oluyor :) Bunu da affetmeden alıyoruz zira aklımızda ertesi gün araba kiralayıp başta Mostar olmak üzere çevre güzellikleri görmek var.


Sınırdaki işlemlerle beraber yaklaşık 5.5-6 saatlik seyahatimizin ardından Saraybosna tren istasyonunun yanında bulunan merkez otobüs istasyonunda iniyoruz. Önceden yaptığımız araştırmalar neticesinde tramvaya binederek Eski Şehir (Başçarşı) – Old City’de bulunan otelimize ulaşabileceğimizi biliyoruz. Otobüs istasyonunun hemen önünde tramvayın ilk durağı, ancak Pazar günü olması nedeniyle etraf oldukça tenha ve bu da çok bekleyeceğimizin sinyallerini veriyor bana. Yaklaşık 15-20 dakika beklemenişn ardından bineceğimiz tramvay durağa yaklaşıyor; yanlışlık yapıp zaman ve enerji kaybetmemek adına binmeden önce tramvay görevlisine Old City’den geçip geçmediğini tekrar soruyoruz ve çantalarımızla atıyoruz kendimizi aldığımız olumlu cevap ile. Tanesine 1.80-KM ödeyerek 2 adet tramvay bileti (Tramvajska Karta – Tramcar Ticket) alıyoruz ve şoförün arkasına oturuyoruz. Bizimle beraber 4-5 kişi daha biniyor ve ardından da 7-8 kişilik Amerikalı kız turist grubu atlıyor tramvaya. Tramvay hareket ediyor ve başlıyoruz etrafı seyretmeye ancak tramvayın 2. durağında 2 görevli biniyor tramvaya ve oldukça az İngilizceleri ile bilet ve pasaport kontrolü yapmak istediklerini söylediklerini anlıyoruz. Pasaportlarımızı ve otobüs biletlerimizi uzatıyoruz.  Biletlerimizi elektronik makinaya okutmadığımızı söylüyor önce ve diğer yolcuları kontrole devam ediyorlar. Amerikalı kız grubunun hiç biletleri bile yok çünkü şoförün onlar bilet almak istediğinde ‘geçin geçin’ diye işaret ettiğini söylüyorlar görevlilere. Görevliler dönüyor ve Türk olduğumuzu teyit ediyorlar, ardından biz biletlerimiz okutmadığımız ve Amerikalı grup da hiç bilet almadıkları için cezai işlem uygulayacaklarını, bu nedenle tramvaydan inmemiz gerektiğini söylüyorlar. Biz biletler için para ödeyerek bilet aldığımızı ancak elektronik makinaya okutma aşamasını bilmediğimizi söylüyoruz. Görevlilerden biri bize makinayı gösteriyor ve ‘bakın’ diyor ancak makinanın üzerindeki yazıların tamamı Boşnakça! Boşnakça bilmediğimizi söylüyoruz ve biletlerimizi okutacağımızı söylüyoruz ancak kabul etmiyorlar ve ısrarlarıyla bizi ve turist kız grubunu çantalarımızla beraber tramvaydan indiriyorlar. Başlıyoruz karşılıklı dertlerimizi anlatmaya ama bir noktadan sonra hem biz hem de turist grup aynı anda konuşmaya başlayınca İngilizcelerinin çok az olduğunu söyleyip ceza keseceklerini tekrarlıyorlar. Bu esnada pasaportlarımız ve biletlerimiz halen görevlilerde olduğu için de çekip gidemiyoruz. Amerikalı kızlar ile başlıyoruz konuşmaya. İndirildiğimiz durak tam herin kıyısında ve Amerikalı kızlar ‘ya pasaportlarımızı auya atarlarsa’ diye başlıyorlar iyice paniklemeye. Görevliler kişibaşı 25-KM ceza ödenmesi gerektiğini söylüyor ancak bize dönerek ‘siz Türksünüz, toplam 30-KM ödeyin yeter’ diyor. Sevinelim mi üzülelim mi??? Şaşkınlık tavan bizde! Ben kısa süreli olan tatilimizin zehir olmaması adına cezayı o an için ödeyip daha sonra hakkımızı aramayı kabulleniyorum ve görevlilere ödeyeceğimizi söyledikleri cezanın karşılığında makbuz verip vermeyeceklerini sormaya başlıyorum ki yoldan geçen gençler  olayı anlayıp müdahele etmeye başlıyorlar. 15-16 yaşlarında 2 delikanlı bizim tarafımıza yanaşırken 30-32 yaşlarında Boşnak bir bayan da turist grubun derdini anlamaya çalışıyor. Hepsi de aynı şeyi söylüyor: ‘Bu görevlilerin pasaportları alma ve kontrol etme gibi bir yetkileri yok, onlar sadece tramvay görevlisi! Bu tatsız olayı turistlere hep yapıp para almaya çalışıyorlar, polisi arayın ve acil durum olduğunu söyleyin polis hemen ilgilenir!’ Onlardan aldığımız bu bilgiler ile görevlilere polisi aramak istediğimizi söylüyoruz. Bir yandan da gençlere telefonlarımızın henüz aramaya açık olmadığını ve ne yapabileceğimizi soruyoruz. Hepsi bir ağızdan en yakın alışveriş merkezinin yerini gösteriyor ve ilk mağazaya girerek ‘acil durum, polisi arayın’ dediğimiz zaman herkesin yardımcı olacağını söylüyorlar. Bu bilgiler çerçevesinde görevlilere polisi aramakta kararlı olduğumuzu, en yakın telefona veya karakola beraber gitmeyi teklif ediyoruz; görevliler oldukça rahatsız ve polissiz halledebileceklerini, cezayı ödememiz gerektiğini yineleyip bize yardımcı olan gençlere de Boşnakça birşeyler söylüyorlar – yüz ifadelerinden anladığımız kadarıyla işlerine karıştıkları için gençlere kızıyorlar ve gitmelerini istiyorlar. Gençler bir taraftan da nereden geldiğimizi soruyorlar, biz Türk olduğumuzu söyleyince de ‘Türklere de mi bunu yapıyorlar’ gibi bir ifadeyle şaşırıyorlar. Turist grup ile anlaşıyoruz ve polis ile görüşmekte kararlıyız artık, bu ısrarımızdan hiç  mi hiç memnun olmayan görevliler ise artık daha fazla dayanamayıp pasaportlarımızı ve biletlerimizi bize geri vermeyi kabul ediyor nasihatlar eşliğinde. Biz ise gençlere nasıl teşekkür edeceğimizi bilemeden durağa yeni bir tramvay yaklaşıyor. Yeni Amerikalı arkadaşlarımızla J tramvaya biniyoruz, onlar ilk iş bilet alırken biz bir önceki tramvaydan aldıklarımızı makinaya okutuyoruz; 30-40 dakika sarkan programımızı bir an evvel geri toparlamalıyız :)

Eski Şehir’e doğru yol alırken Amerikalı arkadaşlarla sohbet ediyoruz. Onlar da Eski Şehir (Başçarşı) – Old City’e gideceklerini söylüyorlar. Doğru tramvayda olduklarını söylüyoruz, onlar da inecekleri yeri bilmediklerini ve bizim söylememizi istiyorlar. Bildiğimiz kadarıyla Eski Şehir’in ortasında tek bir durak var ve biz de orada ineceğimiz için beraber ineceğimizi söyleyerek yaşananları irdelemeye başlıyoruz beraber :)
 
Pazar günü ve Ramazan Ayı olduğu için şehir oldukça sessiz, durgun ve kimsesiz... 

Durağımızın geldiğini hem etraftaki hareketlilik hem de mimariden anlıyoruz ve Amerikalıları da uyararak durakta iniyoruz. Durak tam Başçarşı’nın ortasında, meşhur Sebil’in tam karşısında bulunuyor. Kalacağımız hostelin de indiğimiz durağın bulunduğu ufak meydanın devamında ve sağ tarafta olduğunu biliyoruz. Kalacağımız yeri bir gün önceden rezerve ettirmiştik. Bu keşif noktasında da konaklama için bizim önceliğimiz merkeze yakınlık, fiyat, hijyen... (Bu şehir için bizim ‘merkez’ anlayışımız Eski Şehir (Başçarşı) – Old City)

İlk iş, yine elimizdeki çantalardan kurtulmak olduğu için Amerikalılarla vedalaşarak hostele doğru sıralıyoruz adımlarımızı. Hostel Plaza https://www.booking.com/hotel/ba/hostel-plaza.en-gb.html?sid=c9565670f1fa2aa916cdaee6e0ddbc37;dcid=2 ‘daki odamıza çantaları atıyoruz ve ertesi günün güzergahı için ihtiyacımız olan kiralık aracı bulmak için hosteldeki görevli arkadaştan yardım istiyoruz, ve anlıyoruz ki doğru bir hamle yapmışız. Hostelin anlaşmalı bir firması var, sahibi de görevli gencin arkadaşları. Kısa bir telefon görüşmesinin ardından 24 saat için 35-KM fiyata anlaşıyoruz. 24 saatlik kiralama bizim için oldukça faydalı olacak, çünkü 3. gün sabah bir sonraki keşif noktamız için otobüse bineceğiz ve hosteldeki yardımsever genç –aynı zamanda kiralama şirketinin sahibinin arkadaşı olduğu için- bizi kiraladığımız araba ile otobüs istasyonuna bırakacak ve arabayı firmaya kendisi teslim edecek, çantalarımız ile sabahın çok erken saatinde ulaşım problemimiz böylelikle  ortadan kalkıyor. 

Veee fotoğraf makinamız ile sokaklardayız yine!

Tramvaydan indiğimiz durağın bulunduğu yol tek yön, buradan karşıya geçiyoruz ve bizi selamlayan Sebil’den ilk suyumuzu içiyoruz :)
 

Sokağın devamında Bakırcılar Çarşısı’nın (bazı kaynaklarda karşınıza Zanaat Çarşısı olarak da çıkabilir) ortasında buluyoruz kendimizi.



Gazi Hüsrev Bey Camii – Gazi Husrev-beg Mosque

Latin Köprüsü’nün üzerinden Miljacka Nehri

Sarajevska Pivara – Sarajevska Biralarının fabrikası
Fabrikanın altında, kapısı sokağa açılan bir de bar bulunuyor. Yerel biraları burada tadabiliyorsunuz.

Fabrikanın bulunduğu sokakta gezerken ufak bir markete girip 2 adet aromalı gazoz aldık. 0.33lük gazoza 0.50-KM, 0.50lik gazoza ise 0.65-KM ödedik.

Kütüphane Binası

Sakin bir Pazar günü...

Savaşın izleriyle günlük hayat devam ediyor...



Bomba düşen Pazar alanı - Market Place (Markale)
1994 ve 1995 yıllarında bombaların düştüğü nokta yerde cam ile kapatılmış, sağ taraftaki duvarda da hayatını kaybeden Boşnakların isimleri yazılı.

Ferhadija Caddesi – Yaya trafiğinin en yoğun olduğu canlı cadde Eski Şehir ile modern hayatı birleştiriyor.

Sonsuz Ateş – Eternal Flame

Saraybosna Katedrali

Savaş zamanında bir bombanın düştüğü yer ve bıraktığı izleri

Saatin ilerlemesi ve havanın kararmaya başlaması ile biz de acıktığımızı hatırlıyoruz. Lezzet durağımız Başçarşı’nın içinde bulunan meşhur börekçi ‘Buregdzinica Bosna’. Kıymalı böreklerimizin yanında bildiğimiz ayranımız ‘yoğurt’ adıyla sunuluyor müşterilere...

Yemeğin ardından sokaklarda ayakkabılarımız biraz daha aşındırdıktan sonra Sebil’in karşısında bulunan Kahvelerden biri olan ‘Sebil’in bir masasına çöküyoruz. Biz Türk kahvesi istiyoruz, onlar gülerek Boşnak kahvesi (Bosanska kafa)  var diyip onu getiriyor. Resimden çıkartabildiğiniz kadarıyla sizce ne kahvesi? :)

Ertesi günümüz yoğun, bu nedenle çok fazla oyalanmadan hostele geçmek üzere kalkıyoruz artık. Sebil’in karşısında tramvaydan indiğimiz noktada köşede güzel bir market var. Bu markete girip ertesi sabah çantamızda hazır bulunması için 1.5 ltlik su (1.10-KM), 1 paket kraker (1.05-KM) ve 1 paket tatlı bisküvi (1.20-KM) alıyoruz.

Hostele vardığımızda görevli arkadaştan kiralık aracın teydini alarak yatışa geçiyoruz.

Kiralık araç ertesi sabah 07:00’de hostelin önünde hazır!

Önceden belirlediğimiz rotamızı karayolları haritasının üzerinde canlandırarak çıkıyoruz yola. Kiralık aracın deposu dolu, biz de yine dolu depo ile teslim edeceğiz – ülkemizde de alışık olduğumuz gibi.

İlk durağımız köprüsü ile meşhur Konjic

Ardından köprüsü ile daha da meşhur olan :) Mostar
Saraybosna-Mostar arası yaklaşık 140km’lik bir mesafe




Alperenler (Sarı Saltuk) Tekkesi – Blagaj


Tekkenin bulunduğu yer aynı zamanda Buna Nehri’nin kaynağı. Mağara görünümündeki kaynaktan yeryüzüne çıkan suyun Avrupa’nın en büyük ve en temiz tabii su kaynağı olduğu ifade ediliyor ve dilerseniz tekkenin önünden suya yaklaşıp suyun tadına bakabiliyorsunuz.

Poçitel - Bir Türk köyü


Civar güzellikleri gezdikten sonra tekrar Saraybosna’ya dönüyoruz. Şehir girişinde dizel arabanın deposunu dolduruyoruz ve 12.99-KM ödüyoruz. 

Görülmesi gereken belki de en önemli yere geldi sıra: Umut Tüneli – Tunnel of Hope (Tunel Spasa). Havaalanının hemen yanında olan tünel, Sırp kuşatması ile beraber yaklaşık 4 yıl boyunca şehre yiyecek, ilaç ve silah sokabilmek amacıyla yapılmış ve kullanılmış. Tünelin Havaalanı’na giden ana cadde üzerindeki ziyaretçi girişi bir süre önce kapatılmış ve günümüzde kullanılan giriş bu caddeye paralel olan ancak arka tarafta bulunan bir yol üzerinde. Kullanılan bu yolun bir ucu da Saraybosna’daki BM Güvenlik Bölgesi’nin giriş kapısına çıkıyor. 

Artık kullanılmayan giriş

Ziyaretçi girişi olarak kullanılan kapı ve çevresi


Saatlerimiz 17:20’yi gösteriyor ve yaz tarifesinde son giriş saati 17:00. Evet, tünele giremedik... Kapıya ısrarcı bir şekilde bir kaç kere vurdum içerideki görevlilerin dikkatini çekebilmek için ama işe yaramadı. Ya ben duyuramadım, ya da onlar duymak istemedi... Balkanlar turumuzun belki de tek kötü anısı bu olarak kaldı aklımızda... Aklınızda bulunsun: 1 Kasım-31 Mart tarihleri arası kış tarifesi ve tünel hergün 9:00-16:00 saatleri arasında açıkken, 1 Nisan-31 Ekim tarihleri arası yaz tarifesi ve tünel hergün 9:00-17:00 saatleri arasında ziyarete açık. Giriş ücreti ise kişibaşı 10-KM, öğrenci kimliği olanlara 5-KM, 6 yaşın altındaki çocuklar ise ücretsiz girebiliyor tünele.

Yorgunluk, hayalkırıklığı, hüzün... Karmaşıktı duygular, arabada çıt yok. Otobüs istasyonuna gitmeliyiz, ertesi günü yolculuk var, biletleri almak lazım. Yarın daha da uzun bir olacak: otobüs hareket saati 06:00! Ardından hostele doğru gidiyoruz, arabayı bırakıp Başçarşı’da voltalamaya. Aç karınlarımızı doyurmak için, hayalkırıklığının yarattığı havayı dağıtmak için...

Biraz olsun yüzümüzü güldüren tek şey Galatasaraylının yerinde yemek yiyecek olmamız. Bakıyoruz kalabalık değil, hava çok güzel ama dışarıdaki masaların tamamına yakını boş. Kendisi arkadaşları ile içeride oturuyor. Adres ‘Cevabdzinica Galatasaray’, eski GS li futbolcu Tarık Hodzic’in mekanı. Kendisi karşılıyor bizi, sohbet muhabbet derken konu İstanbul’dan açılıyor futbol ve Fatih Terim ile devam ediyor, ardından da bize söz hakkı bırakmadan kendisi hazırlıyor bize karışık bir tabak. Biz de yanında yatmıyoruz, yiyoruz hepsini... 

Bu Balkanlar yolculuğu ile ‘et’i tekrar keşfettik; her yerde ayrı bir lezzet, inanılmaz güzel tatlar... Ete doyuyoruz!

Beraber fotoğraf çekiliyoruz ve bize ufak bir jest yaparak imzalı kartını veriyor.

Bu lezzetli saatlerin ardından bir önceki akşam gözümüzden kaçmayan ufak bir han var, oraya gidiyoruz. Genç nüfusun takıldığı handa birkaç değişik mekan var ama hepsiin konsepti aynı: nargile, alkolsüz soğuk ve sıcak içecekler. Burada her aromada nargile bulmak mümkün. Biz mekanlardan ‘Caffe U Prolazu’yu tercih ettik. Boşnak kahvesi :) ve nargile 10 numara 5 yıldız!

Kafenin fiyatları hakkında biraz fikriniz olması için de menüyü buyurun :) Kahve 2-KM, nargile ise 6-KM.

Saat ilerledikçe kalkmaya karar veriyoruz, zira sabah oldukça erken işbaşı yapacağız. Hosteldeki görevli genç ile, bugünkü mesaisi bitmeden yakalayıp, ertesi sabah kaçta otobüs istasyonuna doğru yola çıkacağımıza da karar vermeliyiz. 

Yardımsever arkadaş ile sabah 05:15’te hostelden hareket edeceğiz. Nereye mi???

Bir sonraki keşif noktamız BELGRAD – BEOGRAD!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder