24 Kasım 2014 Pazartesi

Keşif Noktamız HERCEG NOVİ - HERCEG NOVI



KARADAĞ

Konumu: Güneydoğu Avrupa

Başkenti: Podgorica

Para Birimi: EURO - Avro (1 Avro yaklaşık 2.75 Türk Lirasına denk gelmektedir) Güncel kur için http://www.xe.com/ ‘u ziyaret edebilirsiniz.

Dili: Karadağca



Keşif Noktamız HERCEG NOVİ – HERCEG NOVI

(05/07/2014-06/07/2014)



15:12 saatli otobüsümüz tam zamanında hareket ediyor Kotor'dan ve yine yollardayız artık... 


Balkanlar’da seyahat ettiğiniz otobüs firması tercih ettiğiniz hareket saatine göre değişiyor ve firmaların otobüs & hizmet (ki zaten önceden de söylediğim gibi bizim ülkemizdeki gibi bir ikram vb hizmet sözkonusu değil) kaliteleri arasında çok da bir farklılık yok aslında. Zaten otobüs istasyonlarında her firmanın ayrı bir gişesi de yok, tek gişeden tüm yönlerin, saatlerin ve firmaların biletini almak mümkün...


Kotor - Herceg Novi güzergahındaki (ve Balkanlar’daki başkaca birçok nokta için de) otobüslerin saatlerini güncel olarak http://www.balkanviator.com/en/bus-timetables/hercegnovi-mne/kotor-mne/ linkinden bulabilirsiniz. Bu sitede de bahsettiğim gibi her saatte ayrı bir firmanın hizmet verdiğini göreceksiniz; bizim seyahat tarihimizde&saatimizde biz Adriatic Travel’a denk gelmiştik ve 40-45km’lik mesafeyi keyifle atlattık :) 


Yaklaşık 1 saatlik otobüs yolculuğunun ardından Herceg Novi otobüs istasyonunda iniyoruz. Gezimiz öncesindeki yaptığımız araştırmalarda Herceg Novi’den bir sonraki keşif noktamıza geçerken 2 ayrı rota olduğunu öğrenmiştik. Bu rotalardan birinde otobüs Hırvatistan sınırlarına girip çıkıyor ama bizim vizemiz yok! Bu nedenle bu güzergahtaki otobüsleri kullanamayız ve bineceğimiz otobüs & saatini seçmeden bunu sağlıklı olarak öğrenmemiz gerekli yoksa seyreyleyin sınır polislerinin tutumlarını ve kaybettiğimiz o kadar süre ile enerjiyi... İner inmez netliğe kavuşturmamız gereken tek konu bu, ertesi günü kalkacak ve Hırvatistan’dan geçmeden bizi bir sonraki keşif noktamıza ulaştıracak otobüs var mı, var ise saat kaçta? 


Bu esnada kendi aramızda konuşurken bizim gibi binecekleri otobüsü bulmaya çalışan genç bir Türk çift ile karşılaşıyoruz. Daha öğrenciler ve onlar da bizim gibi sırtlarında çantalarıyla keyiflerine göre geziyorlar. Onların rotası bizimkinin tam tersi; bizim başladığımız noktadan onlar Türkiye’ye dönecek, biz ise onların ilk durağında sonlandıracağız gezimizi... Aramızda 10 yaştan fazla olmasına rağmen onlar gibi tursuz & sırt çantaları ile gezmemize şaşırdıklarını saklamıyorlar ve kısa süreli de olsa can alıcı tecrübelerimizi paylaşıyoruz karşılıklı. Zaman zaman ulaşım ve konaklama, bazen de yemek ve gezilecek yerler oluyor konu başlıklarımız. 


Saat ilerliyor ve biz ertesi günün ulaşımını ayarlamalıyız artık, genç çiftten karşılıklı iyi dilekler ile ayrılıyoruz. Otobüs saatleri istasyonun duvarında asılı ancak güzergahlar yazmadığı için bu detayları öğrenmemiz gerekli. Gişedeki görevli bayana derdimizi anlatıyorum. Bizim  şartlarımıza uyan iki otobüsten biri ertesi gün sabah 08:00’de, diğeri ise akşam 22:00’de kalkıyor Herceg Novi’den. Yolculuğun 5-6 saat sürdüğünü göz önünde bulundurursak sabah kalkacak otobüse binmemizin daha mantıklı olacağını düşünüyoruz çünkü akşam 22’deki otobüs ile hem gün kaybedeceğiz (o gün bir sonraki keşif noktasında gezmek yerine, gezilecek yeri oldukça sınırlı ve küçücük bir şehir olan Herceg Novi’de zaman geçirmek durumunda kalacağız) hem de otobüsten gece 3-3,5 gibi ineceğiz ve ne şehiriçi ulaşım ne de konaklama yeri bulmak mümkün olacak o saatte. Kısa süreli düşünme ve karar aşamasından sonra pimpirikli ben :) gişedeki görevliye sabah 8’de kalkacak otobüsün Hırvatistan’dan söylüyor tekrar. E güveneceğiz tabi kendisine, başka bir seçeneğimiz yok. Kişi başı 23-Euro ödeyerek ertesi gün sabah 8’e biletlerimizi alıyoruz ve ayrılıyoruz istasyondan. İstasyonun çıkışındaki büfeden şehir merkezinin yönünü öğreniyoruz. Yol ve tabii ki de otobüs istasyonu merkeze, Eski Şehir’e ve deniz seviyesine göre biraz rakımlı (yukarıda) kalıyor. Bize gösterilen yönden yokuş aşağıya sokak boyunca yürüyoruz. 


Sokağın sonunda Eski Şehir (Old City) bizi karşılıyor. Burada yine konaklama ihtiyacımızı tabelalardan bularak gidermeyi düşünüyoruz ancak bu sefer o kadar kolay olmuyor. Haftsonu ve öğleden sonra saatleri olduğu için etraf çok sakin, siesta uygulaması burada da var; çoğu mağaza kapalı, otel/hostel sahipleri ya uyuyor ya da yerlerinde yoklar, çünkü çaldığımız kapılar açılmıyor bir türlü... Yol boyunca yürürken karşımıza çıkan bir kafede hem soluklanıp hem de kafedeki wi-fi’yı kullanarak bir otel bulmaya karar veriyoruz.


Bu kısa dinlenme bana iyi geliyor açıkçası. Ben soğuk kahvemin tadını çıkarırken otel aranıyor bir yandan da... Kafeden kalkarken otel bulduğumuzu biliyorum ancak bana detay bilgi aktarılmıyor, gidince görecekmişim :) Bunun sebebini daha sonra anlıyorum, o gün bizim evlilik yıldönümümüz :))) Ve kaldığımız otel de bunun hakkını veriyor, 12 günlük Balkanlar gezimiz boyunca kaldığımız en konforlu&güzel oda burasıııı!!! (Bu arada unutmadan söyleyeyim: oteli bulduk ancak görevli yok etrafta, hangi odaya çıkacağımızı ve anahtarı nereden alacağımızı bilmiyoruz, sesleniyoruz ama gelen giden de yok. 15-20 dakika bekledikten sonra yan binanın altındaki markete gidip derdimizi anlatıyoruz. İnsanlar burada da oldukça yardımsever; gelip bakıyorlar onlar da, bulamayınca şaşırıyorlar ve telefon ile ulaşıyorlar butik otelin sahibi bayana. Tahmin edin neredeymiş kendisi? En üst kattaki kendi odasında uyuyormuş :))) İşte haftasonu rehaveti ve siestaya bir örnek daha! Odasına 50-Euro ödediğimizi öğrendiğim otelin tok sahibi işte :) ) 


Odamızın balkonundan manzaramız



Ve odamız :)





Odada daha fazla oyalanmak istemiyoruz ve kendimizi sokaklara atıyoruz hemen. İlk durak otelin yanındaki Mega Market. Yapışan dil ve damakları ayırmak için 50’lik gazlı su için 0.50-Euro, 50’lik Staropramen marka bir bira için de 1.00-Euro ödüyoruz.  Otelimiz sahildeki yaya yolunun üzerinde ve tam ortasında aslında. Biz soldan koldan başlamayı tercih ediyoruz. Burada hemen yolumuzun başında yunuslar ile gösterilerin yapıldığı bir havuzlu tesis gözümüze çarpıyor ancak bakıyoruz ki denize sıfır olan bu tesis 19’da kapanıyormuş. Bu canayakın hayvanlar ile vakit geçirme şansımızı kaybediyoruz.


Saat 8’e geliyor ve güneş ışınları eğilip gölgeleri uzattıkça manzara daha da güzelleşiyor gibi geliyor bana...




Bu ‘özel’ günün yemeğini de özel ve de keyifli geçirmeye karar veriyoruz. Akşam yemeği için durağımız ‘Splendido’. Deniz ürünleri ve İtalyan mutfağı için tercih edilebilinecek en doğru adres bana sorarsanız. http://www.tripadvisor.com.tr/Restaurant_Review-g304080-d4452222-Reviews-Splendido-Herceg_Novi_Herceg_Novi_Municipality.html . Biz tercihimizi İtalyan Mutfağı’ndan yana kullandık. İçmeyi tercih ettiğimiz ev şarabının yanında fırından yeni çıkmış zeytinyağlı iştah açıcı çubuklar ikram edildi bize. Ardından da sipariş ettiğimiz makarna ve risotto geldi. Adriyatik manzaralı romantik yemeğimiz kibar çalışanların hoş hizmetleri ile daha da güzelleşti. Bize hem içecek hem de yemek konusunda yardımcı olan genç garson Türk olduğumuzu öğrenince masamıza daha sık uğramaya başladı. Sırp asıllı olduğunu ancak ekmek parası neredeyse orada çalışmak zorunda olduğunu, birçok arkadaşının da Türkiye’de, özellikle Kuşadası’nda, çalıştığını ancak kendisinin ülkemize hiç gelmediğini uzun uzadıya anlattı. Toplamda 29.60-Euro (1 litre ev şarabı 12.00-euro, deniz ürünlü risotto 8,90-Euro, domates soslu makarna 7,50-Euro, zeytinyağlı iştah açıcı çubuklar 1.20-Euro) ödediğimiz akşam yemeğinde bıraktığımız 5.00-Euro bahşiş de garsonumuzun yüzünü fazlasıyla güldürdü.


Yemek masamız ve manzarası



Yemeğimizin ardından geldiğimiz yöne geri döndük ve oteli de geçerek sahilden yürümeye devam ettik. Sahil boyunca birçok restoran, otel, dondurmacı, bar ve pub sıralanıyor ve kendi damak tadı&bütçenize göre bir yer bulmanız oldukça kolay (Kotor’da olduğu gibi burada da İtalyan mutfağı en çok karşımıza çıkan alternatif)... Hatıra ve hediyelik eşya alabileceğiniz tezgah&mağaza sayısı az ama güzel parçalar edinebiliyorsunuz bu yürüyüş esnasında.


Herceg Novi, Balkanlar’daki keşif noktalarımız arasında bu güne kadarki en sakin sessiz ve nezih olanı. Yerli halk, evler, mağaza ve tesislerden de gördüğümüz kadarıyla burası daha çok gelir düzeyi yüksek yerli turistin ve tatilcilerin tercih ettiği bir destinasyon. Bizimki gibi yoğun bir gezinin ortasında da böyle bir uğrak noktası doğru bir karar olarak geliyor bize. Koşturmaca ve bir yerlere yetişme/gezilecek yerleri yetiştirme telaşından uzak, geniş geniş yemeğimizi yiyebildiğimiz ve manzaranın keyfini doya doya çıkarabildiğimiz bir sayfiye yeri... Bizim için özel bir tarihte burada olmamız da tamamen tesadüften ibaret diye biliyorum ben :)))


Saatlerimiz gece yarısını geçmişken ertesi günün uzun yolculuğu için (sabah erken saatte birşeyler alabileceğimiz açık bir yer bulamama ihtimaline karşın Mega Market’ten atıştırmalık birkaç şey alarak odamıza yöneliyoruz. (1.5 litrelik su için 0.70-Euro, 1 paket çubuk kraker için 0.20-Euro, 1 paket şekerli bisküvi için 0.65-Euro ve 1 adet Snickers çikolata için de 0.60-Euro ödüyoruz)

Sabah 7:15’te odamızdan ayrılıyoruz. Biletlerimizi önceden almış olmamıza ve yolumuzun çok da uzun olmamasına rağmen yokuş yukarı çıkacağımız için (benden kaynaklı :) ) hızımızın düşük olacağı gerçeği nedeniyle otobüsten 45 dakika önce yollardayız yine :) Önceki gün otel sahibinden öğrendiğimiz kadarıyla geldiğimiz araba yolundan daha kısa olan ve parkın içinden geçen bir yol var. Yolun başını buluyoruz ancak park oldukça geniş ve ters yöne gidip otobüse gecikmek istemiyoruz. Sabah erken parkı temizleyen görevliye İngilizce olarak otobüs istasyonunun  yerini soruyoruz ancak bizi anlamıyor. Tabelalardan ezberlediğim kadarıyla adama ‘Avtobuska Stanica’ diyorum ve adam eliyle koluyla hemen tarif ediyor! 2 kelime ile anlaştık, engin Karadağca ve Sırpça bilgim ile sabah sabah keyfim yerine geliyor :))) Yokuş yukarı düzeni bozulan nefesler düzlüğe ulaşınca normal performanslarına ulaşıyor. Açık gördüğümüz ‘pekara’dan sandviç ve börek (toplam  1.80-Euro ödüyoruz) alıyoruz otobüste kahvaltı niyetine yemek üzere. İstasyon çok uzakta değil; bir Pazar sabahı için kalabalık görünüyor bana... İstasyona geldiğimizde henüz çok zamanımız var ve otobüsün yine Hırvatistan’dan geçmediğini teyit ederek çantalarımızı bagaja veriyoruz. Muavin biletlerimizi kontrol ediyor ve çanta başına 1-Euro bagaj ücreti alarak otobüse binebileceğimizi söylüyor. Yine numara uygulaması olmayan otobüste güneşin yönüne göre şoför arkası üçüncü sıradaki yerimizi alıyoruz. 


Bu seferki yolculuğumuz Centrotrans-eurolines firması ile. http://www.centrotrans.com/
 

Otobüs, Bosna Hersek sınırına doğru ilerliyor çünküüüü...



Bir sonraki keşif noktamız SARAYBOSNA – SARAJEVO!

11 Kasım 2014 Salı

Keşif noktamız KOTOR



KARADAĞ

Konumu: Güneydoğu Avrupa

Başkenti: Podgorica

Para Birimi: EURO - Avro (1 Avro yaklaşık 2.80 Türk Lirasına denk gelmektedir) Güncel kur için http://www.xe.com/ ‘u ziyaret edebilirsiniz.

Dili: Karadağca



Keşif Noktamız KOTOR

(04/07/2014-05/07/2014)



40 dakikayı bulmayan otobüs yolculuğumuzun ardından soluğu Kotor otobüs istasyonunda alıyoruz. Budva’da www.booking.com ‘dan bulduğumuz pansiyon otel otobüs istasyonuna oldukça yakın, şehir merkezi de hemen onun ardından geliyor zaten. Merkezde  olup da merkeze en uzak otel de bu belki ama 300 bilemediniz 400 metre bu mesafe :) Otobs istasyonunun arkasındaki sokağında devamında bulunan Vicky Apartments’a http://www.booking.com/hotel/me/kotor-apartmani.tr.html doğru yürüdük çantalarımızla, ancak vardığımızda Budva’da baktığımız ve gidince satın alırız dediğimiz son odanın da satıldığını öğrendik pansiyonun sahibi 75 yaşındaki teyzeden - kendisine 75 yaşında demeye de bin şahit ister, ben azami 60 derdim. Ama sevimli ve canayakın teyze belki bizden daha çok üzüldü bu duruma –Türk olmamızın da payı olduğunu düşnüyorum çünkü bu gezi boyunca da Türk olduğumuzu öğrenen/bilen herkes bizi o coğrafyaya kendini de Türkiye’ye ait hissetirecek nice yardımseverliklerde bulundu, kimi mutluluktan kimi de üzüntüden insanın gözlerini dolduran hatıralar paylaştı- ve ‘ben sizi odasız bırakmayacağım bu akşam’ dedi. Naparız ne ederiz diye biz de kendi aramızda konuşurken teyzemiz yolun karşısına (otobüs istasyonunun önünden geçen ve diğer tarafı deniz olan ana cadde) geçeceğiz, orada size bir oda göstereceğim ve orada kalacaksınız dedi. İlk şaşkınlığın ardından hemen odanın detaylarını da aktarmaya başladı; çok sevdiği bir arkadaşının evindeki odalardan birinin bu şekilde kullanıldığını, oldukça temiz olduğunu, ev ahalisinin de evdeki diğer 2 odada kaldığını aktardı, tek sıkıntı ortak banyo... Birçok hostel vb yerde kalamayışımızın ana sebeplerinden biridir, hijyen ve temizliğinden emin olamadığımız için hiç kalmamayı/kullanmamayı tercih ederiz hep. Bu rahatsızlığımızı dile getirince gidip evi ve odayı görmemizi, istersek vazgeçebileceğimizi kararı orada verebileceğimizi ve olumsuz olursa onlar için bir sıkıntı olmayacağını anlatıyor. Evin yerini tekrar soruyoruz, otobüs istasyonunun çaprazı, hemen yolun karşısı yani. Fiyatını soruyoruz bir de, o konuyu ev sahibesi ile konuşmamız gerektiğini ancak bizi zor durumda bırakmayacağını söylüyor (Vicky Apartments için internetten aldığımız fiyat iki kişi 22-Euro idi). Koyuluyoruz yola ve 3 dakikalık bir yürüyüşün ardından işte evin bahçesindeyiz artık.



Ev sahibesi de oldukça güler yüzlü ve canayakın ancak İngilizcesi yok denecek kadar az ve Vicky’nin sahibesi teyzemiz devreye giriyor :) Odayı görüyoruz, banyoyu inceliyoruz, bizim için tamam ama fiyat almadık henüz. 1 gece kalacağımızı öğrenince seviniyor sahibe çünkü ertesi gün gelecek turistler varmış odaya, ancak çoğu pansiyoncunun aksine (1 gece konaklayan misafirlerin çarşaf, havlu vb değiştirmeleri nedeniyle tesis sahibine yarattığı sabit giderleri daha yüksek olduğu için genelde sevilmeyen misafir türü kapsamına giriyoruz) saatin de ilerlemiş olması ve artık bu odayı başkasına veremeyecek olduğunun farkındalığı ile bizi de geri çevirmiyor, oda için 20-Euro istiyor. Fiyatı yüksek bulduğumuzu, o fiyata otel bulabileceğimizi söyleyince bu lokasyon ve konforda olmayacağını söylüyor, haklı! :) Merkeze 300mt, otobüs istasyonuna 50 metre; bundan iyisini görmedik henüz... Çantalar odaya taşınıyor ve bizim için kahveler hazırlanıyor. Bahçedeki masada yeni ev sahibemiz ve ev sahibemiz olamayan teyze ile dalıyoruz sohbete. Türkiye ile ilgili bildiklerinden başlıyorlar anlatmaya, ardından konu dönüp dolaşıp Sultan Süleyman ve Muhteşem Yüzyıl’a bağlanıyor, bayılıyorlar bu topraklarda bu dizinin barındırdığı savaş, entrika, görkemli saray hayatı ve en önemlisi bu coğrafyanın tarihine. Kahveler bitti, sohbet koyu ancak müsaade istiyoruz, göreceğimiz çok yer var bu küçücük yerde.


Evin önündeki caddeye çıkıp yolun karşısına geçiyoruz ve Eski Şehir’in duvarları hemen selamlıyor bizi.



Eski Şehir’in güney kapısının önü



Eski Şehir’in güney kapısından nam-ı diğer ‘The Gurdic Gate’den giriyoruz içeri, evden çıkalı 7-8 dakika oldu henüz...


Her sokak, her meydan, her köşe, her bina, her merdiven birbirinden görkemli ve hepsi de eşsiz bana sorarsanız...











Eski Şehir’in önündeki Marina’yı mesken tutan teknelerin tamamı son derece lüks...



Ziyaretimiz Çocuk Festivali’nin de tam ortasına denk gelmiş ve şehrin değişik köşelerinde değişik figürler var.

Dev martı heykeli solda tarafta duvardaki ipini çektikçe kanat çırpıyor meydanı dolduran halka...



Dev çamaşırlar ve mandallar



Gezmekten yemek yemeyi unutunca midelerimizden gelen sesler hatırlattı bize bu ihtiyacımızı. Durağımız ‘Pizzeria Pronto’. Dilim pizza satan mekanda masa bulunmuyor, sadece paket çalışıyorlar, alıp elinizde yiyorsunuz. Her an sıcak ve taze pizza sunan Pronto'da büyük bir dilim pizzanın fiyatı ise 2-Euro.






Akşamın ilerleyen saatlerinde Eski Şehir’in batı kapısı (The Sea Gate) ndan çıkıp sahili takip ederek (kuzeye doğru) yürüyoruz ama anlıyoruz ki tüm hareket, hayat ve eğlence Eski Şehir ve şehrin önündeki marinada, Kotor diğer kısımları oldukça sessiz, sakin ve tenha mı tenha... Karşımıza çıkan nadir yaşam belirtilerinden biri Kamelija Alışveriş Merkezi (Shopping Center Kamelija) ancak ülkemizde avmlere fazla fazla doyduğumuz için içine girmemeyi tercih ediyoruz. Deniz kenarından yaklaşık 20 dakika kadar yürüdüğümüzde kendimizi yerel halkın denize sıfır yazlık evlerinin arasında buluyoruz. Bu lokasyonda oturan genç nüfus da akşamlarını bu çevrede geçiriyor arkadaşlarıyla. Sahil boyu geniş yürüme yolları, yeşillendirilmiş alanlar ve banklar ile dolu; gençler de arkadaş gruplarıyla bu banklarda ve yeşillikler üzerinde yiyecek-içecekleriyle kendi eğlence mekanlarını yaratmışlar. 


Biz de yürüme yolunun sonundaki ‘Maxi’ markete giderek gençlerin özendiğimiz mekanına alternatif yaratacağız :) 1 büyük paket mısır cipsi, 3 adet 50lik bira (Niksicko marka) ve 1 çikolataya kasada toplam 4-Euro ödüyoruz. 


Manzara güzel, mekan güzel, e biz de güzel...


Dönerken Eski Şehir’e bir daha giriyoruz batı kapısından ve iç sokaklarından ilerleyerek güney kapısına çıkıyoruz. Evin anahtarını ev sahibesinin burakacağını gösterdiği yerde rahatlıkla buluyoruz. Sonrasındaysa sabahın nasıl olduğunu anlamıyoruz, mışıl mışıl uykumuzdan ev sahibesinin kapıyı tıklatmasıyla uyanıyoruz.


Odayı boşaltırken Vicky’nin sahibesi sevimli teyzemiz telefon ediyor kaldığımız eve ve bizi ‘türk kahvesi’ içmeye davet ettiğini öğreniyoruz. Çantalarımızı istediğimiz saate kadar emaneten bırakma lüksünü yaşatan ev sahibemizden ayrılıp Vicky’nin sokağına giriyoruz. Önceki güne nazaran daha da derinleşen sohbetimize türk kahvelerimiz eşlik ediyor bu sefer de. Tadı bizimkinin yerini tutmasa da Karadağ’da kendi lezzetimizi yudumlama zevkini yaşattığı için sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz bu nazik ve misafirperver bayana, ayrılıyoruz yanından tekrar görüşebilmek temennileriyle...


Güneş tam tepede, öncelikle bir sonraki keşif noktamızın otobüs saatini belirlemeliyiz. 5 dakika sonra biletlerimiz elimizde; kişi başı 4.00-Euro ödediğimiz biletlerimiz ile saat 15:12’de hareket edecek otobüste yerimizi alacağız.


Kahvaltı yapmadık ve birşey atıştırmalıyız; Eski Şehir’in içindeki İtalyan mutfaklarından birini buluyoruz yine dün akşam olduğu gibi – denizin karşı tarafı İtalya olunca yeme-içme’de İtalyan hakimiyeti sözkonusu. Birkaç masası olan ‘Baba Guiditta’ da sıcak pizza için 5-10 dakika beklememiz gerektiğinden biz tercihimizi hazır bekleyen (tanesine 1.50-Euro ödediğimiz ama oldukça büyük ve doyurucu olan) domates soslu-mozarella peynirli calzone’dan yana kullanıyoruz. Oldukça lezzetli ısırdıkça uzayan mozarellanın tadı...


Kotor’da kalan sayılı saatlerimizde bize eşlik eden kareler




Kaldığımız evden çantalarımızı alarak ev sahibesi ile vedalaşıyoruz ve saat 15’te otobüs istasyonunda hazırız.



Bir sonraki keşif noktamız HERCEG NOVİ – HERCEG NOVI!