KARADAĞ
Konumu: Güneydoğu Avrupa
Başkenti: Podgorica
Para Birimi: EURO - Avro (1 Avro
yaklaşık 2.80 Türk Lirasına denk gelmektedir) Güncel kur için http://www.xe.com/ ‘u ziyaret edebilirsiniz.
Dili: Karadağca
Keşif Noktamız KOTOR
(04/07/2014-05/07/2014)
40 dakikayı bulmayan otobüs
yolculuğumuzun ardından soluğu Kotor otobüs istasyonunda alıyoruz. Budva’da www.booking.com ‘dan bulduğumuz pansiyon otel
otobüs istasyonuna oldukça yakın, şehir merkezi de hemen onun ardından geliyor
zaten. Merkezde olup da merkeze en uzak
otel de bu belki ama 300 bilemediniz 400 metre bu mesafe :) Otobs istasyonunun
arkasındaki sokağında devamında bulunan Vicky Apartments’a http://www.booking.com/hotel/me/kotor-apartmani.tr.html
doğru yürüdük çantalarımızla, ancak vardığımızda Budva’da baktığımız ve gidince
satın alırız dediğimiz son odanın da satıldığını öğrendik pansiyonun sahibi 75
yaşındaki teyzeden - kendisine 75 yaşında demeye de bin şahit ister, ben azami 60 derdim. Ama sevimli ve canayakın teyze belki bizden daha çok üzüldü
bu duruma –Türk olmamızın da payı olduğunu düşnüyorum çünkü bu gezi boyunca da Türk
olduğumuzu öğrenen/bilen herkes bizi o coğrafyaya kendini de Türkiye’ye ait
hissetirecek nice yardımseverliklerde bulundu, kimi mutluluktan kimi de
üzüntüden insanın gözlerini dolduran hatıralar paylaştı- ve ‘ben sizi odasız
bırakmayacağım bu akşam’ dedi. Naparız ne ederiz diye biz de kendi aramızda
konuşurken teyzemiz yolun karşısına (otobüs istasyonunun önünden geçen ve diğer
tarafı deniz olan ana cadde) geçeceğiz, orada size bir oda göstereceğim ve
orada kalacaksınız dedi. İlk şaşkınlığın ardından hemen odanın detaylarını da aktarmaya
başladı; çok sevdiği bir arkadaşının evindeki odalardan birinin bu şekilde
kullanıldığını, oldukça temiz olduğunu, ev ahalisinin de evdeki diğer 2 odada
kaldığını aktardı, tek sıkıntı ortak banyo... Birçok hostel vb yerde
kalamayışımızın ana sebeplerinden biridir, hijyen ve temizliğinden emin
olamadığımız için hiç kalmamayı/kullanmamayı tercih ederiz hep. Bu
rahatsızlığımızı dile getirince gidip evi ve odayı görmemizi, istersek
vazgeçebileceğimizi kararı orada verebileceğimizi ve olumsuz olursa onlar için
bir sıkıntı olmayacağını anlatıyor. Evin yerini tekrar soruyoruz, otobüs
istasyonunun çaprazı, hemen yolun karşısı yani. Fiyatını soruyoruz bir de, o konuyu
ev sahibesi ile konuşmamız gerektiğini ancak bizi zor durumda bırakmayacağını söylüyor
(Vicky Apartments için internetten aldığımız fiyat iki kişi 22-Euro idi). Koyuluyoruz
yola ve 3 dakikalık bir yürüyüşün ardından işte evin bahçesindeyiz artık.
Ev sahibesi de oldukça güler
yüzlü ve canayakın ancak İngilizcesi yok denecek kadar az ve Vicky’nin sahibesi
teyzemiz devreye giriyor :) Odayı görüyoruz, banyoyu inceliyoruz, bizim için
tamam ama fiyat almadık henüz. 1 gece kalacağımızı öğrenince seviniyor sahibe
çünkü ertesi gün gelecek turistler varmış odaya, ancak çoğu pansiyoncunun
aksine (1 gece konaklayan misafirlerin çarşaf, havlu vb değiştirmeleri
nedeniyle tesis sahibine yarattığı sabit giderleri daha yüksek olduğu için
genelde sevilmeyen misafir türü kapsamına giriyoruz) saatin de ilerlemiş olması
ve artık bu odayı başkasına veremeyecek olduğunun farkındalığı ile bizi de geri
çevirmiyor, oda için 20-Euro istiyor. Fiyatı yüksek bulduğumuzu, o fiyata otel
bulabileceğimizi söyleyince bu lokasyon ve konforda olmayacağını söylüyor,
haklı! :) Merkeze 300mt, otobüs istasyonuna 50 metre; bundan iyisini görmedik
henüz... Çantalar odaya taşınıyor ve bizim için kahveler hazırlanıyor.
Bahçedeki masada yeni ev sahibemiz ve ev sahibemiz olamayan teyze ile dalıyoruz
sohbete. Türkiye ile ilgili bildiklerinden başlıyorlar anlatmaya, ardından konu
dönüp dolaşıp Sultan Süleyman ve Muhteşem Yüzyıl’a bağlanıyor, bayılıyorlar bu
topraklarda bu dizinin barındırdığı savaş, entrika, görkemli saray hayatı ve en
önemlisi bu coğrafyanın tarihine. Kahveler bitti, sohbet koyu ancak müsaade
istiyoruz, göreceğimiz çok yer var bu küçücük yerde.
Evin önündeki caddeye çıkıp yolun
karşısına geçiyoruz ve Eski Şehir’in duvarları hemen selamlıyor bizi.
Eski Şehir’in güney kapısının önü
Eski Şehir’in güney kapısından
nam-ı diğer ‘The Gurdic Gate’den giriyoruz içeri, evden çıkalı 7-8 dakika oldu
henüz...
Her sokak, her meydan, her köşe,
her bina, her merdiven birbirinden görkemli ve hepsi de eşsiz bana sorarsanız...
Eski Şehir’in önündeki Marina’yı
mesken tutan teknelerin tamamı son derece lüks...
Ziyaretimiz Çocuk Festivali’nin
de tam ortasına denk gelmiş ve şehrin değişik köşelerinde değişik figürler var.
Dev martı heykeli solda tarafta duvardaki ipini çektikçe kanat çırpıyor meydanı dolduran halka...
Dev çamaşırlar ve mandallar
Gezmekten yemek yemeyi unutunca
midelerimizden gelen sesler hatırlattı bize bu ihtiyacımızı. Durağımız ‘Pizzeria
Pronto’. Dilim pizza satan mekanda masa bulunmuyor, sadece paket çalışıyorlar,
alıp elinizde yiyorsunuz. Her an sıcak ve taze pizza sunan Pronto'da büyük bir dilim
pizzanın fiyatı ise 2-Euro.
Akşamın ilerleyen saatlerinde
Eski Şehir’in batı kapısı (The Sea Gate) ndan çıkıp sahili takip ederek (kuzeye
doğru) yürüyoruz ama anlıyoruz ki tüm hareket, hayat ve eğlence Eski Şehir ve
şehrin önündeki marinada, Kotor diğer kısımları oldukça sessiz, sakin ve tenha
mı tenha... Karşımıza çıkan nadir yaşam belirtilerinden biri Kamelija Alışveriş
Merkezi (Shopping Center Kamelija) ancak ülkemizde avmlere fazla fazla
doyduğumuz için içine girmemeyi tercih ediyoruz. Deniz kenarından yaklaşık 20
dakika kadar yürüdüğümüzde kendimizi yerel halkın denize sıfır yazlık evlerinin
arasında buluyoruz. Bu lokasyonda oturan genç nüfus da akşamlarını bu çevrede
geçiriyor arkadaşlarıyla. Sahil boyu geniş yürüme yolları, yeşillendirilmiş
alanlar ve banklar ile dolu; gençler de arkadaş gruplarıyla bu banklarda ve
yeşillikler üzerinde yiyecek-içecekleriyle kendi eğlence mekanlarını
yaratmışlar.
Biz de yürüme yolunun sonundaki ‘Maxi’
markete giderek gençlerin özendiğimiz mekanına alternatif yaratacağız :) 1
büyük paket mısır cipsi, 3 adet 50lik bira (Niksicko marka) ve 1 çikolataya
kasada toplam 4-Euro ödüyoruz.
Manzara güzel, mekan güzel, e biz
de güzel...
Dönerken Eski Şehir’e bir daha
giriyoruz batı kapısından ve iç sokaklarından ilerleyerek güney kapısına
çıkıyoruz. Evin anahtarını ev sahibesinin burakacağını gösterdiği yerde
rahatlıkla buluyoruz. Sonrasındaysa sabahın nasıl olduğunu anlamıyoruz, mışıl
mışıl uykumuzdan ev sahibesinin kapıyı tıklatmasıyla uyanıyoruz.
Odayı boşaltırken Vicky’nin sahibesi
sevimli teyzemiz telefon ediyor kaldığımız eve ve bizi ‘türk kahvesi’ içmeye
davet ettiğini öğreniyoruz. Çantalarımızı istediğimiz saate kadar emaneten bırakma
lüksünü yaşatan ev sahibemizden ayrılıp Vicky’nin sokağına giriyoruz. Önceki
güne nazaran daha da derinleşen sohbetimize türk kahvelerimiz eşlik ediyor bu
sefer de. Tadı bizimkinin yerini tutmasa da Karadağ’da kendi lezzetimizi
yudumlama zevkini yaşattığı için sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz bu nazik ve
misafirperver bayana, ayrılıyoruz yanından tekrar görüşebilmek
temennileriyle...
Güneş tam tepede, öncelikle bir
sonraki keşif noktamızın otobüs saatini belirlemeliyiz. 5 dakika sonra
biletlerimiz elimizde; kişi başı 4.00-Euro ödediğimiz biletlerimiz ile saat
15:12’de hareket edecek otobüste yerimizi alacağız.
Kahvaltı yapmadık ve birşey
atıştırmalıyız; Eski Şehir’in içindeki İtalyan mutfaklarından birini buluyoruz
yine dün akşam olduğu gibi – denizin karşı tarafı İtalya olunca yeme-içme’de
İtalyan hakimiyeti sözkonusu. Birkaç masası olan ‘Baba Guiditta’ da sıcak pizza
için 5-10 dakika beklememiz gerektiğinden biz tercihimizi hazır bekleyen
(tanesine 1.50-Euro ödediğimiz ama oldukça büyük ve doyurucu olan) domates soslu-mozarella
peynirli calzone’dan yana kullanıyoruz. Oldukça lezzetli ısırdıkça uzayan
mozarellanın tadı...
Kotor’da kalan sayılı saatlerimizde
bize eşlik eden kareler
Kaldığımız evden çantalarımızı
alarak ev sahibesi ile vedalaşıyoruz ve saat 15’te otobüs istasyonunda hazırız.
Bir sonraki keşif noktamız HERCEG
NOVİ – HERCEG NOVI!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder