11 Kasım 2014 Salı

Keşif noktamız KOTOR



KARADAĞ

Konumu: Güneydoğu Avrupa

Başkenti: Podgorica

Para Birimi: EURO - Avro (1 Avro yaklaşık 2.80 Türk Lirasına denk gelmektedir) Güncel kur için http://www.xe.com/ ‘u ziyaret edebilirsiniz.

Dili: Karadağca



Keşif Noktamız KOTOR

(04/07/2014-05/07/2014)



40 dakikayı bulmayan otobüs yolculuğumuzun ardından soluğu Kotor otobüs istasyonunda alıyoruz. Budva’da www.booking.com ‘dan bulduğumuz pansiyon otel otobüs istasyonuna oldukça yakın, şehir merkezi de hemen onun ardından geliyor zaten. Merkezde  olup da merkeze en uzak otel de bu belki ama 300 bilemediniz 400 metre bu mesafe :) Otobs istasyonunun arkasındaki sokağında devamında bulunan Vicky Apartments’a http://www.booking.com/hotel/me/kotor-apartmani.tr.html doğru yürüdük çantalarımızla, ancak vardığımızda Budva’da baktığımız ve gidince satın alırız dediğimiz son odanın da satıldığını öğrendik pansiyonun sahibi 75 yaşındaki teyzeden - kendisine 75 yaşında demeye de bin şahit ister, ben azami 60 derdim. Ama sevimli ve canayakın teyze belki bizden daha çok üzüldü bu duruma –Türk olmamızın da payı olduğunu düşnüyorum çünkü bu gezi boyunca da Türk olduğumuzu öğrenen/bilen herkes bizi o coğrafyaya kendini de Türkiye’ye ait hissetirecek nice yardımseverliklerde bulundu, kimi mutluluktan kimi de üzüntüden insanın gözlerini dolduran hatıralar paylaştı- ve ‘ben sizi odasız bırakmayacağım bu akşam’ dedi. Naparız ne ederiz diye biz de kendi aramızda konuşurken teyzemiz yolun karşısına (otobüs istasyonunun önünden geçen ve diğer tarafı deniz olan ana cadde) geçeceğiz, orada size bir oda göstereceğim ve orada kalacaksınız dedi. İlk şaşkınlığın ardından hemen odanın detaylarını da aktarmaya başladı; çok sevdiği bir arkadaşının evindeki odalardan birinin bu şekilde kullanıldığını, oldukça temiz olduğunu, ev ahalisinin de evdeki diğer 2 odada kaldığını aktardı, tek sıkıntı ortak banyo... Birçok hostel vb yerde kalamayışımızın ana sebeplerinden biridir, hijyen ve temizliğinden emin olamadığımız için hiç kalmamayı/kullanmamayı tercih ederiz hep. Bu rahatsızlığımızı dile getirince gidip evi ve odayı görmemizi, istersek vazgeçebileceğimizi kararı orada verebileceğimizi ve olumsuz olursa onlar için bir sıkıntı olmayacağını anlatıyor. Evin yerini tekrar soruyoruz, otobüs istasyonunun çaprazı, hemen yolun karşısı yani. Fiyatını soruyoruz bir de, o konuyu ev sahibesi ile konuşmamız gerektiğini ancak bizi zor durumda bırakmayacağını söylüyor (Vicky Apartments için internetten aldığımız fiyat iki kişi 22-Euro idi). Koyuluyoruz yola ve 3 dakikalık bir yürüyüşün ardından işte evin bahçesindeyiz artık.



Ev sahibesi de oldukça güler yüzlü ve canayakın ancak İngilizcesi yok denecek kadar az ve Vicky’nin sahibesi teyzemiz devreye giriyor :) Odayı görüyoruz, banyoyu inceliyoruz, bizim için tamam ama fiyat almadık henüz. 1 gece kalacağımızı öğrenince seviniyor sahibe çünkü ertesi gün gelecek turistler varmış odaya, ancak çoğu pansiyoncunun aksine (1 gece konaklayan misafirlerin çarşaf, havlu vb değiştirmeleri nedeniyle tesis sahibine yarattığı sabit giderleri daha yüksek olduğu için genelde sevilmeyen misafir türü kapsamına giriyoruz) saatin de ilerlemiş olması ve artık bu odayı başkasına veremeyecek olduğunun farkındalığı ile bizi de geri çevirmiyor, oda için 20-Euro istiyor. Fiyatı yüksek bulduğumuzu, o fiyata otel bulabileceğimizi söyleyince bu lokasyon ve konforda olmayacağını söylüyor, haklı! :) Merkeze 300mt, otobüs istasyonuna 50 metre; bundan iyisini görmedik henüz... Çantalar odaya taşınıyor ve bizim için kahveler hazırlanıyor. Bahçedeki masada yeni ev sahibemiz ve ev sahibemiz olamayan teyze ile dalıyoruz sohbete. Türkiye ile ilgili bildiklerinden başlıyorlar anlatmaya, ardından konu dönüp dolaşıp Sultan Süleyman ve Muhteşem Yüzyıl’a bağlanıyor, bayılıyorlar bu topraklarda bu dizinin barındırdığı savaş, entrika, görkemli saray hayatı ve en önemlisi bu coğrafyanın tarihine. Kahveler bitti, sohbet koyu ancak müsaade istiyoruz, göreceğimiz çok yer var bu küçücük yerde.


Evin önündeki caddeye çıkıp yolun karşısına geçiyoruz ve Eski Şehir’in duvarları hemen selamlıyor bizi.



Eski Şehir’in güney kapısının önü



Eski Şehir’in güney kapısından nam-ı diğer ‘The Gurdic Gate’den giriyoruz içeri, evden çıkalı 7-8 dakika oldu henüz...


Her sokak, her meydan, her köşe, her bina, her merdiven birbirinden görkemli ve hepsi de eşsiz bana sorarsanız...











Eski Şehir’in önündeki Marina’yı mesken tutan teknelerin tamamı son derece lüks...



Ziyaretimiz Çocuk Festivali’nin de tam ortasına denk gelmiş ve şehrin değişik köşelerinde değişik figürler var.

Dev martı heykeli solda tarafta duvardaki ipini çektikçe kanat çırpıyor meydanı dolduran halka...



Dev çamaşırlar ve mandallar



Gezmekten yemek yemeyi unutunca midelerimizden gelen sesler hatırlattı bize bu ihtiyacımızı. Durağımız ‘Pizzeria Pronto’. Dilim pizza satan mekanda masa bulunmuyor, sadece paket çalışıyorlar, alıp elinizde yiyorsunuz. Her an sıcak ve taze pizza sunan Pronto'da büyük bir dilim pizzanın fiyatı ise 2-Euro.






Akşamın ilerleyen saatlerinde Eski Şehir’in batı kapısı (The Sea Gate) ndan çıkıp sahili takip ederek (kuzeye doğru) yürüyoruz ama anlıyoruz ki tüm hareket, hayat ve eğlence Eski Şehir ve şehrin önündeki marinada, Kotor diğer kısımları oldukça sessiz, sakin ve tenha mı tenha... Karşımıza çıkan nadir yaşam belirtilerinden biri Kamelija Alışveriş Merkezi (Shopping Center Kamelija) ancak ülkemizde avmlere fazla fazla doyduğumuz için içine girmemeyi tercih ediyoruz. Deniz kenarından yaklaşık 20 dakika kadar yürüdüğümüzde kendimizi yerel halkın denize sıfır yazlık evlerinin arasında buluyoruz. Bu lokasyonda oturan genç nüfus da akşamlarını bu çevrede geçiriyor arkadaşlarıyla. Sahil boyu geniş yürüme yolları, yeşillendirilmiş alanlar ve banklar ile dolu; gençler de arkadaş gruplarıyla bu banklarda ve yeşillikler üzerinde yiyecek-içecekleriyle kendi eğlence mekanlarını yaratmışlar. 


Biz de yürüme yolunun sonundaki ‘Maxi’ markete giderek gençlerin özendiğimiz mekanına alternatif yaratacağız :) 1 büyük paket mısır cipsi, 3 adet 50lik bira (Niksicko marka) ve 1 çikolataya kasada toplam 4-Euro ödüyoruz. 


Manzara güzel, mekan güzel, e biz de güzel...


Dönerken Eski Şehir’e bir daha giriyoruz batı kapısından ve iç sokaklarından ilerleyerek güney kapısına çıkıyoruz. Evin anahtarını ev sahibesinin burakacağını gösterdiği yerde rahatlıkla buluyoruz. Sonrasındaysa sabahın nasıl olduğunu anlamıyoruz, mışıl mışıl uykumuzdan ev sahibesinin kapıyı tıklatmasıyla uyanıyoruz.


Odayı boşaltırken Vicky’nin sahibesi sevimli teyzemiz telefon ediyor kaldığımız eve ve bizi ‘türk kahvesi’ içmeye davet ettiğini öğreniyoruz. Çantalarımızı istediğimiz saate kadar emaneten bırakma lüksünü yaşatan ev sahibemizden ayrılıp Vicky’nin sokağına giriyoruz. Önceki güne nazaran daha da derinleşen sohbetimize türk kahvelerimiz eşlik ediyor bu sefer de. Tadı bizimkinin yerini tutmasa da Karadağ’da kendi lezzetimizi yudumlama zevkini yaşattığı için sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz bu nazik ve misafirperver bayana, ayrılıyoruz yanından tekrar görüşebilmek temennileriyle...


Güneş tam tepede, öncelikle bir sonraki keşif noktamızın otobüs saatini belirlemeliyiz. 5 dakika sonra biletlerimiz elimizde; kişi başı 4.00-Euro ödediğimiz biletlerimiz ile saat 15:12’de hareket edecek otobüste yerimizi alacağız.


Kahvaltı yapmadık ve birşey atıştırmalıyız; Eski Şehir’in içindeki İtalyan mutfaklarından birini buluyoruz yine dün akşam olduğu gibi – denizin karşı tarafı İtalya olunca yeme-içme’de İtalyan hakimiyeti sözkonusu. Birkaç masası olan ‘Baba Guiditta’ da sıcak pizza için 5-10 dakika beklememiz gerektiğinden biz tercihimizi hazır bekleyen (tanesine 1.50-Euro ödediğimiz ama oldukça büyük ve doyurucu olan) domates soslu-mozarella peynirli calzone’dan yana kullanıyoruz. Oldukça lezzetli ısırdıkça uzayan mozarellanın tadı...


Kotor’da kalan sayılı saatlerimizde bize eşlik eden kareler




Kaldığımız evden çantalarımızı alarak ev sahibesi ile vedalaşıyoruz ve saat 15’te otobüs istasyonunda hazırız.



Bir sonraki keşif noktamız HERCEG NOVİ – HERCEG NOVI!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder