9 Kasım 2014 Pazar

Keşif Noktamız ULCİNJ - ULCINJ




KARADAĞ

Konumu: Güneydoğu Avrupa

Başkenti: Podgorica

Para Birimi: EURO - Avro (1 Avro yaklaşık 2.80 Türk Lirasına denk gelmektedir) Güncel kur için http://www.xe.com/ ‘u ziyaret edebilirsiniz.

Dili: Karadağca



Keşif Noktamız ULCİNJ - ULCINJ

(03/07/2014-04/07/2014)



Tiran’dan maceralı bir şekilde bulduğumuz ve de bindiğimiz otobüs bizi yaklaşık 2 saat süren bir yolculuğun ardından Arnavutluk’un Karadağ sınırına yakın Shkodra (Türkçesi İşkodra, İngilizcesi ise Shkodër) şehrindeki otobüs istasyonunda bıraktı. Tiran’dan Ulcinj’e karayolu toplu taşıma ile geçebilmek için kullanabileceğimiz tek rota bu: Tiran-Shkodra-Ulcinj. Bu şehir Arnavutluk’un 4. büyük şehri, oldukça küçük olmasına rağmen tarihi dokusu ve doğasıyla gezilmeye değer; şahsi fikrimi sorarsanız da 2-3 saatlik bir zaman dilimi (tabii gezinizin planı da önemli bu süreyi saptamak için, mecburi daha uzun ya da kısa da olabilir kullanacağınız ulaşım aracına – otobüs saatleri, vb - göre) yeterli olacaktır.


Otobüs istasyonunun ana caddeye açılan kenarında Turist Danışma Ofisi var; burada güleryüzlü ve İngilizce (olması gerektiği üzere :)) bilen görevli bayan size şehir ile bilmek istediklerinizi aktarıyor. Buradan hediyelik / hatıralık eşyalar alabileceğiniz gibi şehri bisiklet ile gezebilmek için bisiklet de kiralayabiliyorsunuz. Kendisine Karadağ’a geçeceğimizi ve Ulcinj’e gitmek istediğimizi söylüyoruz. Bize otobüs saatlerini söylüyor, başka bir ulaşım alternatifi olarak da caddedeki taksiler ile fiyat konusunda anlaşıp taksi ile sınırı geçip Ulcinj’e gidebileceğimizi aktarıyor. Bir sonraki otobüs yaklaşık 4 saat sonra (öğleden sonra saat 16:00’da ve bilet fiyatı kişi başı 5-Euro); bu da günün tamamına yakınının yolda geçmesi anlamına geliyor. Bizim düşüncemiz Shkodra’a 1-2 saat ayırıp günün kalan kısmında Ulcinj’i keşfetmek. Çantalarımızı bırakabileceğimiz emanet odası veya dolabı gibi bir hizmetlerinin olup olmadığını soruyoruz, kendilerinde olmadığını karşıdaki postanenin zaman zaman turistlere bu konuda yardımcı olduğunu söylüyor. Arnavutluk’un bağımsızlığını simgeleyen bir magnet alıyoruz biz, bayanın yardımseverliği karşılığında elimiz boş çıkmayalım diye... Ve hızlı adımlarla postaneye doğru yol alıyoruz; otobüsü beklemeyeceğiz bütçemize uygun bir taksi bulabilirsek, kısa sürede şehre bir göz atıp yola devam edeceğiz. Postaneye girince hemen karşımızdaki ilk bankoya doğru yürüyorum ve çantaları 1-2 saatliğine bırakabilmek için izin istiyorum, bankodaki görevli kadın kabul edip çantaları koyacağımız yeri göstermek için ayağa kalkarken arkasındaki amiri kendisine Arnavutça birşey söylüyor, ancak yüz ifadesinden biz niyetini fazlasıyla anlıyoruz ve bankodaki bayan özür dileyerek bizi kibarca reddediyor. Otobüs istasyonunda da emanet odası olmadığı için çantalar sırtlarda ve ellerde arşınlıyoruz Shkodra sokaklarını...


Danışma Ofisi’ndeki bayanın söyledikleri doğrultusunda bu şehir küçük mü küçük ve belli başlı noktalar var görülmesi gereken. Ayaklarımız bizi, anlatılan güzergahlardan, otobüs istasyonunun karşısındaki yayaya açık cadde ve beraberindeki Old City – Eski Şehir’e götürüyor.


Saatler henüz öğleyi gösterdiği ve hava oldukça sıcak olduğu için yaya caddesi de oldukça boş. Bu caddede sağlı sollu yeralan tüm o gösterişli kafe, restoran ve barlar henüz bir önceki günün temizliğini yapıyor; sandalyeler bomboş, müzik sesleri henüz hafif, mutfaklar ise daha açılmamış...



Cadde boyunca yaptığımız yürüyüşte bir çok kere yanımıza gelip kalacak yer arayıp aramadığımızı soran yerel girişimci halk oluyor, kibarca geri çeviriyoruz onları ama haklılar; çantalarımız ile sürekli etrafı izleye izleye ilerleyince caddede, bu imajın ortaya çıkması da son derece normal :)


Sıcağın etkisi ve şehrin dinginliği ile biz de erken tükeniyoruz ve yaya caddesinin sonundaki kiliseyi de gördükten sonra taksi bulmak için yine otobüs istasyonunun önündeki ana caddeye doğru adımlıyoruz şehri.



Şehre girdikten sonra Otobüs istasyonuna gelmeden oldukça büyük bir kavşak var ve bu kavşağın dört köşesinde taksi öbekleri müşterilerini bekliyor. Herhangi bir durak düzeni veya sıra yok, gözünüze kestirdiğinize yanaşıp niyetinizi anlatabiliyorsunuz. Sıcağın rehavetine kapılıp dinlenmeyi tercih etmeyen şoförler zaten size laf atıp nereye gitmek istediğinizi sormaya başlıyor. Biz de başlıyoruz atılan laflara karşılık verip fiyat toplamaya. Pek de oralı olmayıp bizim fiyat almak istediklerimiz de diğerlerine kıyasla yüksek fiyatlar veriyor zaten, niyet belli: bu sıcakta sizi o kadar yol taşıyacaksam karşılığını fazlasıyla alırım! Yaptığımız açık zarf ihalede fiyatlar 20 ile 30-Euro arasında değişiyor ve kararımızı bize ilk 20-Euro fiyatı veren taksiciden yana kullanmayı tercih ediyoruz. Bir yandan da ceplerde ve cüzdanlardaki Arnavut Leklerimizi sayıyoruz, artık sınırı geçeceğimiz için bunlardan bir an evvel kurtulmalıyız. Lekler ile bozuk Eurolarımız toplamda 18-Euro’ya denk geliyor, taksiciye bunu kabul ettirmeye çalışacağız. Taksicinin İngilizcesi oldukça az, rakamları hep yazarak anlaşmaya çalışıyoruz ve bir 5 dakikalık sürenin ardından Arnavut taksici Lek ve Eurolardan oluşan karma yapıdaki 18-Euro'luk ücreti kabul ediyor :) Bize kendi pasaportunu gösterip sınırda sorun olmayacağını anlatıyor ve bizim de nereden geldiğimizi ve pasaportlarda sorun olup olmadığını soruyor. Sıkıntı olduğunu düşünmediğimizi, Türk olduğumuzu söyleyince de yüzü daha bir gülüyor ve çantaları taksinin bagajına atıp çıkıyoruz yola. Shkodra’dan Arnavutluk-Karadağ sınırına -Muriqan sınır kapısı- oradan da Karadağ’ın renkli sahil şeridinin görülesi noktalarından Ulcinj’e ulaşacağız.


Yolculuğumuz oldukça keyifli, Arnavut müzikleri eşliğinde konuşkan şoförümüzü dinlemek ve etrafı seyrederken ona laf yetiştirmek bizi hiç de yormuyor.



Sınırdaki araç kuyruğunda sıramızı beklerken taksimiz ve şoförü poz vermeyi ihmal etmiyor bize :)



Sınır kapısında düşündüğümüz kadar büyük bir kalabalık yok ve yarım saati bulmadan işlemlerimiz tamamlanıyor ve Karadağ topraklarında ilerleyeceğiz artık. Taksi ile sınırdan geçtikten sonra yaklaşık 45 dakikalık bir yolculuğun ardından Ulcinj’nin merkezine geliyoruz, henüz kalacak yerimiz belli olmadığı için şoförün bizi gözümüze kestirdiğimiz bir ana caddede bırakmasını istiyoruz ve indiğimiz yer Gjergj Kastrioti Skenderbeu (Marsala Tita Bulvarı). Burada oldukça çok sayıda irili-ufaklı, lüks-orta halli pansiyonlar, hosteller ve oteller var. İndiğimiz yerde bulunan taksi durağına şehrin merkezini ve sahil şeridini soruyoruz, aldığımız cevap bizi mutlu ediyor: şehrin merkezindeyiz ve sahil şeridi 10-15 dakikalık bir yürüme mesafesinde. O zaman şimdi kalacak yerimizi ayarlayıp gezmeye başlamalı :) 


Yol boyunca tabelalara bakarak yürümeye başlıyoruz ve gözümüze ilk çarpan kocaman yazıları ve geniş ön cephesiyle Apartments Europa oluyor. Pansiyon/apartın altında yine aynı isimler ile marketi ve fırını da var, ancak oda temizliği ve fiyat bizi tatmin etmiyor ve hemen bu tesisin yanından yokuş yukarı çıkan arnavut kaldırımlı dar yola yöneliyoruz. Gözlerimiz bizi yanıltmadıysa bu daracık ve kısa yolun sonunda da çiçeklerin arasına saklanmış bir apart var. Bahçede oturan Alman bir aile karşılıyor bizi, İngilizce ile rahatlıkla anlaşıyoruz apartın sahibi Alman çift ile. Odalar temiz ve banyolu; öncelikli beklentimiz de bu zaten. 20-Euro oda fiyatı alıyoruz (kahvaltı yok!) ve apartın yerini de beğendiğimiz için odaya yerleşmeye karar veriyoruz. Odalar geniş ve her iki tarafı açık (balkon havasında yani) bir koridora açılıyor ve bu koridorda tam teşekküllü bir mutfak ve geniş bir yemek masası var; dilerseniz yemeklerinizi ve fiyata dahil olmayan kahvaltıyı kendi aldığınız malzemeler ile burada hazırlayıp yiyebiliyorsunuz. 


Gezilecek yerler bizi bekliyor ve çok oyalanmadan çantalarımızı bırakarak çıkıyoruz yeni odamızdan. Saat yaklaşık 15:30 oldu ve haliyle biraz acıktık. Apartments Europa’nın altındaki fırına doğru yöneliyoruz hemen. ‘Pekara’ yani fırın-unlu mamüller dükkanından içeri giriyoruz. Tüm Balkanlarda olduğu gibi burada da geniş bir ürün yelpazesi var tatlısıyla tuzlusuyla :) 


Bir adet peynirli börek, bir adet ıspanaklı börek ve yarım litrelik şişe yoğurda (Balkanlar’da yoğurt ya da yoğurt içeceği denilen şey bizim lezzetli mi lezzetli ayranımızın birazcık daha yoğun kıvamlısından başka birşey değil aslında) toplam 2.20-Euro (ürünler sırasıyla 0.60-Euro, 1.00-Euro, 0.60-Euro) ödüyoruz.



Apart sahibi Alman çiftten Turist Danışma Ofisi’nin ve Otobüs İstasyonu’nun yerini öğrenmiştik. Şimdi bir yandan elimizdeki börekleri tüketirken bir yandan da 5 dakikalık yürüme mesafesindeki Turist Danışma Ofisi ile bir sonraki keşif noktamıza gideceğimiz otobüsü öğrenmek için hemen arkasındaki Otobüs İstasyonu’na doğru yürüyoruz. Alışveriş yaptığımız fırının hemen yanından şehrin içine doğru dönen Vella zerit Frasheri Caddesi’nde ofis ve istasyon. Ofisteki görevli bayan bize şehrin iki değişik haritasını veriyor ve gezilebilecek yerlerin isimlerini söylüyor. Çoğu saydıkları bizim önceden de listemize aldığımız yerler zaten, listemizi oluştururken önemli bir yer atlamamış olduğumuzu anlıyoruz böylelikle. Ofisten ayrılıp otobüs istasyonuna geçerek bir sonraki keşif noktasına ertesi gün gidecek otobüslerin saatlerini öğreniyoruz. Burada da diğer noktalarımızda olduğu gibi bileti önceden almamıza gerek olmadığını, araçların kalabalık olmadığını ve saatinden 15 dakika önce gelip alabileceğimizi öğreniyoruz. Bilet gişesindeki görevli, ertesi günün tüm otobüs saatlerini yazıp veriyor bize. Sizin de bir sonraki keşif noktanız bizimki ile aynı ise bu çizelgeyi rahatlıkla kullanabilirsiniz ama her zaman  için güncelliğini kontrol etmekte fayda var...



Bu da tamam! Susamışken istasyonun karşısındaki marketten 0.63-Euro’ya 33lük bir kola ve 0.52-Euro’ya da 1.5lt’lik gazlı su alarak kaldığımız apartın önünden cadde boyunca yürüyüp sahil şeridine doğru yol alıyoruz. Gezilecek yerlerin tamamı ve hareketli Ulcinj’den tüm manzaralar da zaten bu güzergah üzerinde artık. Yol boyunca restoranlar, gece varlığını kanıtlayan kulüpler, hediyelik eşya dükkanları, ufak marketler ve daha niceleri... 


Sahile uzanan yol boyundan kareler

Kendi haline terkedilmiş ve son derece bakımsız bir türbe...




20 dakikalık bir yürüyüşün ardından rengarenk şemsiyeler ve kalabalık turist&yerli halk ile kendini kamufle etmiş kumsal karşılıyor bizi. Ve ardından tarifsiz güzellikteki sonsuz mavi...



Sahilin sağ tarafında marina (adıyla tezat bence çünkü bildiğiniz balıkçı barınağı aslında, ufak balıkçı takalarından başka birşey yok ama o mütevazi halini izlemek çok dinlendirmişti beni) ve Stari Grad (Eski Şehir – Old Town) var. Eski Şehir’de yapıların bazıları korunmuş ancak çoğu restore edilmiş ve artık lüks otel ve restoran olarak hizmet veren birer yapı haline dönüşmüşler. İsmi Eski Şehir ama alan tamamen yenilenmiş ve üst gelir seviyesine hizmet veren bir alan halini almış; tarihi doku korunamamış ve günümüz şartlarına o da ayak uydurmak zorunda kalmış...


Eski Şehir'in surlarının dibinde bulunan Marina



Stari Grad – Eski Şehir (Old Town)’in 'yeni' içi




Eski Şehir’in surlarından gün batımına yakın güzel kareler yakalamak da mümkün oldu :)





Ulcinj’nin akşamları da güzel...
Akşam saatlerinde Eski Şehir



Sahildeki yürüyüşümüz esnasında tamamladığımız ufak tefek hediyelik eşya (magnet, karpostal, bayrak, vb) alışverişimizin ardından manzaranın keyfini çıkarıp dinlenebilmek için marinanın kenarına oturuyoruz. Burada Karadağlı bir amca takılıyor bize ve başlıyor sohbete. Türk’üz dediğimizde hemen Türkiye’de geçirdiği günleri anlatmaya koyuluyor. Askerliğini denizci olarak yapmış, gemisi de 1-2 gün İstanbul’a uğramış. İnönü Stadyumu’ndan Tophane’ye uzanan güzellikleri kendisi ile beraber tekrar keşfediyoruz... İstanbul’dan da kendi topraklarına getiriyor lafı, bizi Ulcinj ve Karadağ’a doyuruyor dakikalar içerisinde...


Önceki günlere nispeten daha sakin ve az gezmeli :) günümüzün sonunda bir sonraki güne enerji toplayabilmek için aparta doğru yavaş adımlarla etrafı bir de gece gözüyle seyrederek ilerliyoruz.


Bir sonraki keşif noktamız BUDVA!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder