10 Kasım 2014 Pazartesi

Keşif Noktamız BUDVA



KARADAĞ

Konumu: Güneydoğu Avrupa

Başkenti: Podgorica

Para Birimi: EURO - Avro (1 Avro yaklaşık 2.80 Türk Lirasına denk gelmektedir) Güncel kur için http://www.xe.com/ ‘u ziyaret edebilirsiniz.

Dili: Karadağca



Keşif Noktamız BUDVA

(04/07/2014)


Bir önceki gün aldığımız otobüs saatlerine göre planımız 10:28’deki otobüse yetişmek. Saat 10:00 olmadan aparttaki odamızı boşaltıyoruz ve Otobüs İstasyonu’na doğru yol alıyoruz. Kişi başı 6.00-Euro’ya aldığımız biletlerimiz ile peronda kalkmak üzere bekleyen midibüs (çok yoğun bir hat olmadığı ve gün içerisinde çok sayıda sefer olduğu için yolcu sayısı az ve bu nedenle şirketler bu hat için midibüs tahsis ediyor) bizi doğru Budva’ya götürecek, Karadağ’ın turist cazibe merkezlerinden biri! Otobüs saatleri küsüratlı olması ile dikkat çekici ancak bir o kadar da dikkat çeken nokta ise dakik hatta ve hatta erkenci olmaları. Otobüs en geç bilet saatinde hareket ediyor (Balkanlardaki tecrübelerimiz bize 5 dakikaya kadar erken hareket eden otobüs olduğunu gösterdi, Türkiye’dekilerin tam aksine :)) erken ama asla geç değilller!


Yolculuk oldukça renkli ve keyifli geçiyor. Ağırlıklı olarak yerel halkın kullandığı bir güzergah, yaklaşık 10-12 kişilik (ara duraklarda inen-binenler oluyor ama ortalamada bu mevcudu koruduk) yolculuk kadrosundaki tek turistler biz idik. Genellikle ilçeler ve köyler arası alışverişe, gezmeye giden halk bize eşlik etti yol boyunca. Herkes binince nereye kadar gideceğini söylüyor ve ücreti o mesafeye göre ödüyor ki zaten hep kullandıkları yol olduğu için herkes ücreti biliyor ve biner binmez uzatıyor muavine. Bana keyif veren en büyük noktalardan biri bu idi; yerel halk ve kültür ile bu anstantaneleri paylaşmak, onlarla onlardan biri olmak ya da olmaya çalışmak, birkaç kelime öğrenmek, arada anlayabildiğim kelimelerden ve vücut dilinden neler konuştuklarını anlamaya çalışmak... E bi de yol boyunca sağ tarafında bağ-bahçe, sol tarafından masmavi deniz olunca daha ne isteyebilirim ki?


Diye diye etrafı seyrederken midibüsüm yine yolcu indirip bindirmek üzere duruyor ve kafamızı sola doğru çevirdiğimizde Sveti Stefa bizi selamlıyor. Şoför ve muavin ile yarı İngilizce yarı vücut dili yardımıyla anlaşarak bi koşu dışarı atlayıp fotoğraf makinamıza sığdırmaya çalışıyoruz bu sevimli yarımadacığı, ama düşüncemiz bu tarafa bir de deniz yoluyla gelmek – bu çerçevede tekne turları olduğunu öğrenmiştik gezimizden önce.


Sveti Stefan - Aziz Stephen (Saint Stephen) yarımadası



Budva otobüs istasyonunda iniyoruz ve burada gece kalıp kalmama konusunda henüz kararımızı vermemiştik ancak otobüs istasyonunda bir sonraki keşif noktamız için her 15-20 dakikada bir otobüs olduğunu öğrenince (daha doğrusu görünce diyeyim çünkü her destinasyon için olan otobüsler sürekli olarak ekranlardan geçiyor ve bu istasyondan kalkan tüm otobüsleri bu şekilde takip edebiliyorsunuz) ve bir de üstüne emanet odasını görünce günü burada geçirip akşamüstü saatlerinde bir sonraki keşif noktamıza yol almaya karar veriyoruz. Emanet odasına bıraktığımız çantalarımızdan çanta başına 2-Euro (24 saate kadar kalması kaydıyla, 24 saati aşarsa 2. bir ücret tahsil ediliyormuş) ücret alınıyor, ancak ufak sırt çantalarına ayrıca ücret almayıp büyük çanta ile bağlayarak tek parça muamelesi yapıyor sevgili görevli arkadaş :) Emanet odasından çıkarken yurdum insanları ile karşılaşıyoruz ve 1-2 dakika ayak üstü konuşuyoruz; herkes yaptıklaırnı ve yapacaklarını anlatıveriyor 2-3 dakika içerisinde ve karşılıklı iyi dileklerle ayrılıyoruz. İstasyondan aldığımız adres bilgisi ve telefonlarımızdaki offline haritalar ile Turist Danışma Ofisi’ni buluyoruz. Bu zamana kadar gezimizdeki en kalabalık ofis burası, çünkü bizden başka turistler de var! :) Buradan aldığımız haritalar ve görülecek yerler bilgileri ile tüm günümüzü rahatlıkla ve verimli olarak geçirebileceğiz bu güzel ve hareketli sayfiye merkezinde. 


İlk önce sahile iniyoruz ve sahil boyunca uzanan yaya caddesinden yürüyerek caddenin sonundaki Stari Grad – Eski Şehir’in surlarından içeri giriyoruz. Hava oldukça sıcak olmasına rağmen her yer turist kaynıyor, tüm caddedeki ve Eski Şehir’in içindeki dükkanlar, büfeler, restoranlar, kafeler, mağazalar açık ve hareketli...


Stari Grad – Eski Şehir (Old Town)












Eski Şehir’in altını üstüne getirdikten sonra geldiğimiz sahil yaya yolundan geri dönüyoruz ancak bu sefer diğer ucuna doğru yol alacağız ilk etapta ortasından dahil olduğumuz caddede. Rengarenk dükkanların hepsi ‘gir içeri, benden de bir hatıra-hediyalik al’ diyor sanki :) Ben de kıramıyorum onları, hem kendimize hem de dostlara 1-2 magnet alıveriyorummm!!


Caddede peşi sıra tekne turlarının standları ve tekneleri sıralı; bizim de aklımızda olan bir aktivite ve rastladığımız bir sonraki turcudan bilgi almaya karar veriyoruz. Tabelalarından gördüğümüz kadarıyla, kendinize özel bir tur için tekne kiralamak istemiyorsanız, hepsinin rotası da fiyatı da aynı. Sveti Stefan yarımadasına kadar giden ve geri dönen ufak tekneler için kişibaşı 5-Euro’ya satılıyor biletler. Talebe de bağlı olmak kaydıyla, her saat başı (her gün saat 9-17 arası) kalkıyor tekneler ve her tur su üzerinde yaklaşık 50 dakika sürüyor. Turcudan aldığımız diğer detay bilgiler ise şu şekilde: eğer isterseniz, tekne turun ortasında uğradığı adada (Sveti Nikola - Aziz Nikola adası) sizi gezebilmeniz, birşeyler yiyip içebilmeniz için bırakıyor ve bir sonraki saatteki turun dönüşünde uğrayıp alarak bindiğiniz yere geri getiriyor – yani yaklaşık 1 saat o adada vakit geçirebiliyorsunuz. Tur esnasında tekneden görebileceğiniz bir diğer yer ise Petrovac. Bir koy yapısındaki Petrovac, bölgenin en eski yerleşim merkezi; 20. yüzyılın sonlarında bulunan 2 adet yer mozaiği de bunun en büyük destekleyicisi olmuş. Budva'nın 18 km doğusunda yeralan bölge şu anda birkaç güzel oteli ile turist çeken bir sayfiye merkezi konumunda. Bir sonraki tekne 16:00’da kalkacak, saat 15:35 ve biz çok açız. Tur yetkilisi yemeğimizi paket yaptırıp daha sonra tur esnasında teknede rahatlıkla yiyebileceğimizi, yemeklerimizi alıp gelmemizi çünkü bizi bekleyeceklerini söylüyor. Biletleri dönünce alacağımızı söyleyince de anlayışla karşılıyor – yetişip yetişemeyeceğimiz konusunda tereddüt ediyoruz yoksa tura katılmak önceden de söylediğim gibi istediğimiz bir aktivite. Biz hızlı adımlarla daha önce gözümüze kestirdiğimiz bir fast-food restoranına (Kafe Teresa) yanaşıyoruz. 10 dakikalık pişme&hazırlama süresi sonunda tanesine 2-Euro ödediğimiz hamburgerleri ve restoranın biraz ilerisindeki büfeden tanesi 0.65-Euro’ya aldığımız 33lük kolalarımız ellerimizde koşuyoruz tur standına. Aldığımız biletlerimiz ve t-shirtlerimizin yakalarına yapıştırılan renkli etiketler ile artık katılımımız da resmileşiyor :) Tur esnasında teknenin dengesinin bozulmaması için herkesin yeri sabit, ama tekne gidiş-dönüş yönünü buna göre ayarlıyor ve tüm katılımcılar her noktayı kaçırmadan görüyor, görüntülüyor. Teknedeki görevli gençler İngilizce dahil 4-5 dilde geçtiğimiz rotadaki belirgin noktaları anahatlarıyla anlatıyorlar. Sveti Stefan’nın ardından dönüş yolunda duraklama adasına geliyoruz ancak biz akşamüstü otobüs ile tekrar yollara düşeceğimiz için zaman kaybetmemek adına bu ara (!) adada inmedik ve toplam 50 dakikalık turun ardından tekrar Budva sahilindeydik. 


Katıldığımız tekne turunun ardından bizi taşıyan emektar, ufak iskeledeki kalkış-varış noktasında bir sonraki misafirlerini bekliyor artık...


Budva’nın görsel güzelliklerinin yanısıra bizi cezbeden bir özelliği de yaya caddesinde şifresiz wi-fi erişiminin olmasıydı ve bizim bunu keşfetmemizdi tabi ki de :) Belediyenn hizmeti olan bu internet erişiminin sinyalleri çok kuvvetli olmasa da internete girip bir sonraki keşif noktamızda yani o gün gece için kalacak bir yerlere göz atma fırsatı verdi bize. Yine kriterlerimize uygun bir pansiyon hotel bulmanın verdiği rahatlıkla (boş tek oda var tesiste, nasılsa saat de ilerledi, odayı internetten satın almıyoruz ve gidince tutmaya karar veriyoruz) otobüs istasyonuna doğru yol alıyoruz. 


İstasyona varış saatimize bağlı olarak 18:44’teki otobüse binmeye karar veriyoruz, kişi başı 3.00-Euro’ya biletlerimizi alıyoruz.


Yaz aylarının en sevdiğim yönlerinden biri şu: aydınlık ve güneşli günler upuzuunnn günler. Hava hala aydınlık, gün devam ediyor, emanet odasından aldığımız çantalarımız ile güneşten kaçıp peronların önünde bineceğimiz otobüsü beklerken gözümüz de televizyon ekranlarındaki dünya kupası maçına takılıyor...


Bir sonraki keşif noktamız KOTOR!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder