KARADAĞ
Konumu: Güneydoğu Avrupa
Başkenti: Podgorica
Para Birimi: EURO - Avro (1 Avro
yaklaşık 2.80 Türk Lirasına denk gelmektedir) Güncel kur için http://www.xe.com/ ‘u ziyaret edebilirsiniz.
Dili: Karadağca
Keşif Noktamız BUDVA
(04/07/2014)
Bir önceki gün aldığımız otobüs
saatlerine göre planımız 10:28’deki otobüse yetişmek. Saat 10:00 olmadan
aparttaki odamızı boşaltıyoruz ve Otobüs İstasyonu’na doğru yol alıyoruz. Kişi
başı 6.00-Euro’ya aldığımız biletlerimiz ile peronda kalkmak üzere bekleyen
midibüs (çok yoğun bir hat olmadığı ve gün içerisinde çok sayıda sefer olduğu
için yolcu sayısı az ve bu nedenle şirketler bu hat için midibüs tahsis ediyor)
bizi doğru Budva’ya götürecek, Karadağ’ın turist cazibe merkezlerinden biri! Otobüs
saatleri küsüratlı olması ile dikkat çekici ancak bir o kadar da dikkat çeken
nokta ise dakik hatta ve hatta erkenci olmaları. Otobüs en geç bilet saatinde
hareket ediyor (Balkanlardaki tecrübelerimiz bize 5 dakikaya kadar erken
hareket eden otobüs olduğunu gösterdi, Türkiye’dekilerin tam aksine :)) erken
ama asla geç değilller!
Yolculuk oldukça renkli ve
keyifli geçiyor. Ağırlıklı olarak yerel halkın kullandığı bir güzergah,
yaklaşık 10-12 kişilik (ara duraklarda inen-binenler oluyor ama ortalamada bu
mevcudu koruduk) yolculuk kadrosundaki tek turistler biz idik. Genellikle
ilçeler ve köyler arası alışverişe, gezmeye giden halk bize eşlik etti yol
boyunca. Herkes binince nereye kadar gideceğini söylüyor ve ücreti o mesafeye
göre ödüyor ki zaten hep kullandıkları yol olduğu için herkes ücreti biliyor ve
biner binmez uzatıyor muavine. Bana keyif veren en büyük noktalardan biri bu
idi; yerel halk ve kültür ile bu anstantaneleri paylaşmak, onlarla onlardan
biri olmak ya da olmaya çalışmak, birkaç kelime öğrenmek, arada anlayabildiğim
kelimelerden ve vücut dilinden neler konuştuklarını anlamaya çalışmak... E bi
de yol boyunca sağ tarafında bağ-bahçe, sol tarafından masmavi deniz olunca
daha ne isteyebilirim ki?
Diye diye etrafı seyrederken
midibüsüm yine yolcu indirip bindirmek üzere duruyor ve kafamızı sola doğru
çevirdiğimizde Sveti Stefa bizi selamlıyor. Şoför ve muavin ile yarı İngilizce
yarı vücut dili yardımıyla anlaşarak bi koşu dışarı atlayıp fotoğraf makinamıza
sığdırmaya çalışıyoruz bu sevimli yarımadacığı, ama düşüncemiz bu tarafa bir de
deniz yoluyla gelmek – bu çerçevede tekne turları olduğunu öğrenmiştik
gezimizden önce.
Sveti Stefan - Aziz Stephen (Saint Stephen) yarımadası
Budva otobüs istasyonunda
iniyoruz ve burada gece kalıp kalmama konusunda henüz kararımızı vermemiştik
ancak otobüs istasyonunda bir sonraki keşif noktamız için her 15-20 dakikada
bir otobüs olduğunu öğrenince (daha doğrusu görünce diyeyim çünkü her
destinasyon için olan otobüsler sürekli olarak ekranlardan geçiyor ve bu
istasyondan kalkan tüm otobüsleri bu şekilde takip edebiliyorsunuz) ve bir de
üstüne emanet odasını görünce günü burada geçirip akşamüstü saatlerinde bir
sonraki keşif noktamıza yol almaya karar veriyoruz. Emanet odasına bıraktığımız
çantalarımızdan çanta başına 2-Euro (24 saate kadar kalması kaydıyla, 24 saati
aşarsa 2. bir ücret tahsil ediliyormuş) ücret alınıyor, ancak ufak sırt
çantalarına ayrıca ücret almayıp büyük çanta ile bağlayarak tek parça muamelesi
yapıyor sevgili görevli arkadaş :) Emanet odasından çıkarken yurdum insanları ile
karşılaşıyoruz ve 1-2 dakika ayak üstü konuşuyoruz; herkes yaptıklaırnı ve
yapacaklarını anlatıveriyor 2-3 dakika içerisinde ve karşılıklı iyi dileklerle
ayrılıyoruz. İstasyondan aldığımız adres bilgisi ve telefonlarımızdaki offline
haritalar ile Turist Danışma Ofisi’ni buluyoruz. Bu zamana kadar gezimizdeki en
kalabalık ofis burası, çünkü bizden başka turistler de var! :) Buradan
aldığımız haritalar ve görülecek yerler bilgileri ile tüm günümüzü rahatlıkla
ve verimli olarak geçirebileceğiz bu güzel ve hareketli sayfiye merkezinde.
İlk önce sahile iniyoruz ve sahil
boyunca uzanan yaya caddesinden yürüyerek caddenin sonundaki Stari Grad – Eski
Şehir’in surlarından içeri giriyoruz. Hava oldukça sıcak olmasına rağmen her
yer turist kaynıyor, tüm caddedeki ve Eski Şehir’in içindeki dükkanlar,
büfeler, restoranlar, kafeler, mağazalar açık ve hareketli...
Stari Grad – Eski Şehir (Old Town)
Eski Şehir’in altını üstüne
getirdikten sonra geldiğimiz sahil yaya yolundan geri dönüyoruz ancak bu sefer
diğer ucuna doğru yol alacağız ilk etapta ortasından dahil olduğumuz caddede. Rengarenk
dükkanların hepsi ‘gir içeri, benden de bir hatıra-hediyalik al’ diyor sanki :)
Ben de kıramıyorum onları, hem kendimize hem de dostlara 1-2 magnet
alıveriyorummm!!
Caddede peşi sıra tekne
turlarının standları ve tekneleri sıralı; bizim de aklımızda olan bir aktivite
ve rastladığımız bir sonraki turcudan bilgi almaya karar veriyoruz.
Tabelalarından gördüğümüz kadarıyla, kendinize özel bir tur için tekne
kiralamak istemiyorsanız, hepsinin rotası da fiyatı da aynı. Sveti Stefan
yarımadasına kadar giden ve geri dönen ufak tekneler için kişibaşı 5-Euro’ya satılıyor
biletler. Talebe de bağlı olmak kaydıyla, her saat başı (her gün saat 9-17
arası) kalkıyor tekneler ve her tur su üzerinde yaklaşık 50 dakika sürüyor. Turcudan
aldığımız diğer detay bilgiler ise şu şekilde: eğer isterseniz, tekne turun
ortasında uğradığı adada (Sveti Nikola - Aziz Nikola adası) sizi gezebilmeniz,
birşeyler yiyip içebilmeniz için bırakıyor ve bir sonraki saatteki turun
dönüşünde uğrayıp alarak bindiğiniz yere geri getiriyor – yani yaklaşık 1 saat
o adada vakit geçirebiliyorsunuz. Tur esnasında tekneden görebileceğiniz bir diğer yer ise Petrovac. Bir koy yapısındaki Petrovac, bölgenin en eski yerleşim merkezi; 20. yüzyılın sonlarında bulunan 2 adet yer mozaiği de bunun en büyük destekleyicisi olmuş. Budva'nın 18 km doğusunda yeralan bölge şu anda birkaç güzel oteli ile turist çeken bir sayfiye merkezi konumunda. Bir sonraki tekne 16:00’da kalkacak, saat
15:35 ve biz çok açız. Tur yetkilisi yemeğimizi paket yaptırıp daha sonra tur
esnasında teknede rahatlıkla yiyebileceğimizi, yemeklerimizi alıp gelmemizi
çünkü bizi bekleyeceklerini söylüyor. Biletleri dönünce alacağımızı söyleyince
de anlayışla karşılıyor – yetişip yetişemeyeceğimiz konusunda tereddüt ediyoruz
yoksa tura katılmak önceden de söylediğim gibi istediğimiz bir aktivite. Biz
hızlı adımlarla daha önce gözümüze kestirdiğimiz bir fast-food restoranına (Kafe
Teresa) yanaşıyoruz. 10 dakikalık pişme&hazırlama süresi sonunda tanesine
2-Euro ödediğimiz hamburgerleri ve restoranın biraz ilerisindeki büfeden tanesi
0.65-Euro’ya aldığımız 33lük kolalarımız ellerimizde koşuyoruz tur standına.
Aldığımız biletlerimiz ve t-shirtlerimizin yakalarına yapıştırılan renkli
etiketler ile artık katılımımız da resmileşiyor :) Tur esnasında teknenin
dengesinin bozulmaması için herkesin yeri sabit, ama tekne gidiş-dönüş yönünü
buna göre ayarlıyor ve tüm katılımcılar her noktayı kaçırmadan görüyor,
görüntülüyor. Teknedeki görevli gençler İngilizce dahil 4-5 dilde geçtiğimiz
rotadaki belirgin noktaları anahatlarıyla anlatıyorlar. Sveti Stefan’nın
ardından dönüş yolunda duraklama adasına geliyoruz ancak biz akşamüstü otobüs
ile tekrar yollara düşeceğimiz için zaman kaybetmemek adına bu ara (!) adada
inmedik ve toplam 50 dakikalık turun ardından tekrar Budva sahilindeydik.
Katıldığımız tekne turunun
ardından bizi taşıyan emektar, ufak iskeledeki kalkış-varış noktasında bir
sonraki misafirlerini bekliyor artık...
Budva’nın görsel güzelliklerinin
yanısıra bizi cezbeden bir özelliği de yaya caddesinde şifresiz wi-fi
erişiminin olmasıydı ve bizim bunu keşfetmemizdi tabi ki de :) Belediyenn
hizmeti olan bu internet erişiminin sinyalleri çok kuvvetli olmasa da internete
girip bir sonraki keşif noktamızda yani o gün gece için kalacak bir yerlere göz
atma fırsatı verdi bize. Yine kriterlerimize uygun bir pansiyon hotel bulmanın
verdiği rahatlıkla (boş tek oda var tesiste, nasılsa saat de ilerledi, odayı
internetten satın almıyoruz ve gidince tutmaya karar veriyoruz) otobüs istasyonuna
doğru yol alıyoruz.
İstasyona varış saatimize bağlı
olarak 18:44’teki otobüse binmeye karar veriyoruz, kişi başı 3.00-Euro’ya
biletlerimizi alıyoruz.
Yaz aylarının en sevdiğim yönlerinden
biri şu: aydınlık ve güneşli günler upuzuunnn günler. Hava hala aydınlık, gün
devam ediyor, emanet odasından aldığımız çantalarımız ile güneşten kaçıp
peronların önünde bineceğimiz otobüsü beklerken gözümüz de televizyon ekranlarındaki
dünya kupası maçına takılıyor...
Bir sonraki keşif noktamız KOTOR!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder